Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 4.çeyrek 2014 - Yakup’Un Kitab
PDF İndir - Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 4.çeyrek 2014 - Yakup’Un Kitab
SEBT GÜNÜ
ÇALIŞMA KİTAPÇIĞI
STANDART VERSİYONU
YAKUP’UN KİTABI
Yazar:
Clinton Wahlen
EKİM – KASIM – ARALIK
2014
Kısaltmalar
Eski Antlaşma (Tevrat ve Zebur) Yeni Antlaşma (İncil)
Yar = Yaratılış Mat = Matta
Çık = Çıkış Mar = Markos
Lev = Levililer Luk = Luka
Say = Çölde Sayım Yu = Yuhanna
Yas = Yasa Elç = Elçilerin İşleri
Yşu = Yeşu Rom = Romalılara Mektup
Hak = Hakimler 1Ko = Korintlilere 1. Mektup
Rut = Rut 2Ko = Korintlilere 2. Mektup
1Sa = 1. Samuel Gal = Galatyalılara Mektup
2Sa = 2. Samuel Ef = Efeslilere Mektup
1Kr = 1. Krallar Flp = Filipililere Mektup
2Kr = 2. Krallar Kol = Koloselilere Mektup
1Ta = 1. Tarihler 1Se = Selaniklilere 1. Mektup
2Ta = 2. Tarihler 2Se = Selaniklilere 2. Mektup
Ezr = Ezra 1Ti = Timoteyus’a 1. Mektup
Neh = Nehemya 2Ti = Timoteyus’a 2. Mektup
Est = Ester Tit = Titus’a Mektup
Eyü = Eyüp Flm = Filimun’a Mektup
Mez = Mezmurlar (Zebur) İbr = İbranilere Mektup
Özd = Süleyman’ın Özdeyişleri Yak = Yakup’un Mektubu
Vai = Vaiz 1Pe = Petrus’un 1. Mektubu
Ezg = Ezgiler Ezgisi 2Pe = Petrus’un 2. Mektubu
Yşa = Yeşaya 1Yu = Yuhanna’nın 1. Mektubu
Yer = Yeremya 2Yu = Yuhanna’nın 2. Mektubu
Ağı = Ağıtlar 3Yu = Yuhanna’nın 3. Mektubu
Hez = Hezekiel Yah = Yahuda’nın Mektubu
Dan = Daniel Vah = Vahiy (Esinleme)
Hoş = Hoşea
Yoe = Yoel
Amo = Amos
Ova = Ovadya
Yun = Yunus
Mik = Mika
Nah = Nahum
Hab = Habakkuk
Sef = Sefanya
Hag = Hagay
Zek = Zekarya
Mal = Malaki
İçindekiler
1.. Rabbin Kardeşi Yakup (Eylül 27–Ekim 3).......................................................... 6
2.. İmanımızın Mükemmelleştirilmesi (Ekim 4–10)...................................... 13
3.. Ayartıya Katlanmak (Ekim 11–17)....................................................................... 20
4.. Olmak ve Yapmak (Ekim 18–24)........................................................................... 27
5.. Sevgi ve Yasa (Ekim 25–31)...................................................................................... 34
6.. İşleyen İman (Kasım 1–7)......................................................................................... 41
7.. Dili Uslandırma (Kasım 8–14)............................................................................... 48
8.. Göksel Bilgeliğin Tevazusu (Kasım 15–21).................................................... 63
9.. Tek Yasa Koyucu ve Hakim (Kasım 22–28).................................................... 70
10.. Ağla ve Feryat Et! (Kasım 29–Aralık 5).............................................................. 77
11.. Hasada Hazırlanmak (Aralık 6–12).................................................................... 84
12.. Dua, Şifa ve Yenilenme (Aralık 13–19)............................................................. 91
13.. Sonsuz Müjde (Aralık 20–26)................................................................................. 98
Editör Ofisi 12501 Old Columbia Pike, Silver Spring, MD 20904
Web sayfamızı ziyaret edin: http://www.adventistler.com
Yazar Pacific Press Koord.
Clinton Wahlen Wendy Marcum
Editör Kapak & Sayfa Tasarım
Clifford R. Goldstein AngelOS
Editör Sekreteri Çeviri
Soraya Homayouni AngelOS
Bu kitapçık Yedinci-Gün Adventistleri Genel Konferansı Yetişkinler için Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı ofisi tarafından hazırlanmıştır. Bu kitapçığın hazırlanması Sebt Okulu Geliştirme Komitesinin yönetimi altında olmuştur. Yayınlanan bu kitapçık bu komitenin görüşlerini yansıtmakta olup sadece veya mutlaka yazarın (veya yazarların) görüşleriyle sınırlı değildir.
İstek Adresi Web: www.adventistler.com
E–mail: irtibat@adventistler.com
Y
akup’un mektubu, Kutsal Kitap’ta en yanlış anlaşılan kitaplardan biri olmuştur. 1519’daki Leipzig Müzakeresinde Roma Katolik alimi Johann Eck onu kullanarak, Martin Luther’in sadece imanla aklanma görüşüne itiraz etmiş ve eylemlerin de bu denklem içerisine eklenmesi gerektiğinde ısrar etmişti.
Buna yanıt olarak Martin Luther neticede mektubun ilham edilmiş kaynağını inkâr etmiş, yanlışlıkla büyük ölçüde işlerle aklanmayı öğrettiğini iddia etmişti. Luther, 1522 tarihli Almanca Yeni Ahit çevirisinin giriş bölümünde, Yuhanna, 1.Yuhanna, Romalılar, Galatyalılar, Efesliler ve 1.Petrus gibi Mesih’i açıklayan ve “gerekli olan ve bilinmesi bereket getiren her şeyi” öğreten kitapları tavsiye etmiştir.
Yakup kitabına ilişkin önsözü daha da olumsuzdur. Luther bunu “sıradan bir mektup” olarak adlandırmıştı, zira içerisinde “müjdenin doğasıyla ilgili hiç bir şey yoktur.” Luther onu hiçbir zaman Kutsal Yazı kriterinden ayırmamış olsa da, kanonun özünden ayrı olarak ele almıştı.
Pavlus’un Romalılar ve Galatyalılar mektupları üzerine Luther’in vurgusu, özellikle Yakup’a pek fazla değer vermeyerek reddetmesi, yüzyıllar boyu Hıristiyan düşüncesini büyük ölçüde etkilemiştir.
Yakup aslında kimdi? O, aklanmanın gerçekten eylemlerle olduğunu öğreterek Pavlus’un imanla aklanma fikriyle çatışan bir kuralcı mıydı? Yoksa bu konuda, Müjdeler’deki İsa’nın öğretilerine yakın, azıcık farklı bir bakış açısı mı sağlıyordu? Yanıt, tabii ki sonrakidir.
Tüm reformcular Luther’in Yakup hakkındaki bu olumsuz fikrini paylaşmamıştır. Luther’in yakın asistanı olan Melanchton, ışık saçan bilgeliğiyle, Pavlus ve Yakup’un yazılarının çatışma içinde olmadığına inanmıştı.
Yedinci–Gün Adventistle-ri için en önemlisi, Ya-kup’un mektubu İsa’nın dönüşüne olan güveni dışarıya sızdırmaktadır; ayrıca yasa, yargı ve İkinci Geliş konusunda çok önemli görüşler sağ-lamaktadır.Yakup, İsa hakkında doğrudan bilgiye sahipti. Aslında tüm mektuplar içerisinde onun mektubu, Hıristiyan yazıları arasında en başta yer alıyor olabilir ve diğerleri arasında Müjdeler’de bulduğumuz İsa’nın öğretilerini en yakından yansıtan mektup olabilir. İçinde, İsa’nın benzetmelerinde olduğu gibi ziraat ve ekonomi dünyasından bir hayli imge mevcuttur. Bilgelik, dua ve hepsinden önemlisi iman hakkında diğer önemli konuları da içermektedir.
Yakup başka açılardan da farklıdır, bu nedenle ilk inanlı topluluğunun karşılaştığı zorluklardan bazıları konusunda bizlere bir pencere açmaktadır. Hasetlikle, kıskançlıkla ve dünyevilikle sürünen zengin Hıristiyanlar, yoksullara karşı sosyal ve kültürel baskı uygulamışlardır. Ayrıca Yakup’un sahte bilgelik ve iman formlarına hücum ettiği büyük mücadeleyi de görmekteyiz.
Yedinci–Gün Adventistleri için en önemlisi, Yakup’un mektubu İsa’nın dönüşüne olan güveni dışarıya sızdırmaktadır; ayrıca yasa, yargı ve İkinci Geliş konusunda çok önemli görüşler sağlamaktadır. Hatta İlyas bile özenmemiz gereken bir model olarak bizlere sunulmaktadır. Bunun, Mesih’in ikinci gelişinin yolunu hazırlayan Yedinci–Gün Adventistleri olarak bizler için özel bir uygunluğu vardır.
Bu nedenle, bazı bakımlardan bu çeyrek yıldaki gezimiz tüm Hıristiyan çağını gözler önüne sermekte olup, ilk vaazlardan bazılarını içerdiği gibi, son günlere ilişkin özel kavrayışlar da sunmaktadır.
Doktor Clinton Wahlen, Genel Konferans Merkezinde bulunan Dini Araştırmalar Enstitüsünde müdür asistanlığı yapmaktadır. Uzmanlık alanı, Yeni Ahit ve onun kadim Yahudilik ile olan ilişkisidir. Bir Amerikalı olarak Rusya, Yeni Zelanda, İngiltere ve Filipinler’de yaşamış ve görev yapmıştır. O ve Adventist Review’de çalışan eşi Gina’nın, Daniel ve Heather adında iki çocuğu vardır.
Konu 1*Eylül 27–Ekim 3
Rabbin Kardeşi Yakup
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler: Yu 7:2–5; 1Ko 15:5–7; Yak 1:3; 2:5; 1Pe 2:9, 10; Mat 7:24–27.
Hatırlama Metni: “Size buyurduklarımı yaparsanız, benim dostlarım olursunuz” (Yu 15:14).
G
ünümüzde bizler, hem zaman hem de kültürel bakımdan, ilk günlerdeki Hıristiyan kilisesine çok uzağız. Bu nedenle birçok cemaatin evlerde buluştuğu zamanlarda, İsrailli vatandaşları tarafından zulüm gören Yahudiler olduğu ve birçok imanlının çaylak Hıristiyan hareketine katılmasının ne olduğu konusunda çok az bir fikre sahibiz. Yakup’un mektubu, henüz Yahudi–Hıristiyan çatışmalarının dumanı altında kalmadan ve ikinci ve daha sonraki yüzyıldaki diğer ulusların hakim olduğu kilisenin Yahudiler’i marjinalleştirmesinden önce, bizlere Yahudi Hıristiyanlığı konusunda ilk belirtileri verir.
Diğer birçok mektuptan farklı olarak, Yakup’un bu mektubu yazmasının nedeni, yerel kilisenin bazı krizlerden veya acil ihtiyaçlardan dolayı ortaya çıkmış gibi görünmemektedir. Aksine, “etrafa dağılmış” (Yak 1:1) olan genişçe bir Hıristiyan cemaatine yazılmıştır.
Ancak, bu mektubun içine dalmadan önce, bu hafta yazarın kendisinden neler öğrenebileceğimizi görmeye çalışacağız. Karşılaşacağımız sorulardan bazıları şunlardır: Yakup kimdi? Özgeçmişi neydi? İsa ile olan ilişkisi neydi? Kilisedeki pozisyonu neydi?
*4 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
PazarPazar Eylül 28
İsa’nın Kardeşi Yakup
Bu mektubun yazarı kilisede çok iyi tanınıyor olmalıydı, zira Yakup 1:1’de geçen, “Tanrı’nın ve Rab İsa Mesih’in kulu ben Yakup, dağılmış olan on iki oymağa selam ederim” ifadesi haricinde onun kim olduğu hakkında daha fazla bilgiye sahip değiliz.
Böylece onun kimliğine ilişkin seçenekleri çabucak daraltabiliriz. Yeni Ahit’te Yakup isminde dört kişi vardır: bunlardan ikisi, oniki öğrencilerden olup (Mar 3:17, 18); birisi Yahuda’nın babası (onikilerden biri, fakat Yahuda İskariyot değil, Luka 6:16), diğeri de İsa’nın kardeşlerinden biridir (Mar 6:3). Bu dört kişiden sadece İsa’nın kardeşi, böyle bir mektubu kaleme alacak kadar uzun bir süre yaşamış önderlerden birisiydi. Bu nedenle, bu Yeni Ahit kitabına yazarlık eden kişinin, İsa’nın kardeşi Yakup olduğuna inanıyoruz.
Bir marangozun oğlu olarak (Mat 13:55) Yakup, cahil bir köylüye nazaran çok daha fazla eğitim olanaklarına sahip olmuş olmalıydı. Onun mektubu, Grek edebiyatının en iyi örnekleri arasında yer alır. Zengin sözlüğü, retorik sezgisi ve Eski Ahit buyrukları, sadece İbraniler tarafından aşılabilirdi. İsa’nın kardeşleri arasında, ismi listenin ilk sırasında gözüktüğünden, Yakup muhtemelen en yaşlı oğul olmalıydı. Ancak İsa’nın annesini sevilen elçi Yuhanna’ya emanet ettiği gerçeği, (Yu 19:26, 27), O’nun kardeşlerinin Meryem’in kendi çocukları değil, bilakis Yusuf’un önceki evliliğinden olduğunu öne sürer.
İsa’nın hizmeti bağlamında şu ayeti okuyun: “Yakınları bunu duyunca, ‘Aklını kaçırmış’ diyerek O’nu almaya geldiler (Mar 3:21; ayrıca bkz. Yu 7:2–5). Bu ayetler, bizlere İsa’nın kendi ailesi tarafından nasıl algılandığı konusunda ne söylemektedir? Bazen kendimizi sevdiklerimiz tarafından yanlış anlaşılmış olarak hissettiğimiz anlar olsa da, buradan kendimiz için ne gibi dersler çıkarabiliriz?
“Mesih’in görevini yanlış anlamalarından ve ilahi karakterine iman etmediklerinden dolayı, İsa’nın kardeşleri O’nu, Çardak Bayramı’nda halkın önünde kendisini Mesih olarak açıkça bildirmeye zorladılar.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 477.
Pazartesİ Eylül 29
İmanlı Yakup
1.Korintliler 15:5–7 ve Elç 1:14’ü okuyun. Yakup’ta olan değişiklikler hakkında bizlere ne söylüyorlar?
İsa, dirilişinden sonra, Petrus ve “Onikiler” (Yahuda İskariyot hariç) gibi birçok kişiye göründü. Sonra beşyüzün üzerinde insana bir kerede göründü. Yakup’un beşyüz kişilik bu toplantıda mevcut olmadığı çok açıktır; İsa ona tek başına göründü ve bu görünüm çok özel olmalıydı, zira özellikle belirtilmişti. Kutsal Kitap, bu toplantıda ne geçtiğini söylemiyor. Ancak onun üzerinde o kadar büyük bir etki yapmış olmalıydı ki, Yakup İsa’nın sadık bir takipçisi olmuş ve inanlı topluluğu içerisinde etkili bir lider haline gelmişti.
Yakup hakkında başka ne biliyoruz? Elç 12:16, 17; 15:13, 14, 19; Elç 21:17–19; Gal 1:18, 19; 2:9.
Yakup, Yeruşalim inanlı topluluğunda, çok kısa bir zaman içerisinde öncü bir şahsiyet olmuştu. Hapishaneden bir melek tarafından kurtarılışından sonra, (İ. S. 44), Petrus ona ne olduğunu bilmek istemişti (Elç 12:17). Beş yıl sonra Yakup Yeruşalim konseyini yönetip, kararını ilan etmişti. Pavlus, Petrus ve Yuhanna’dan önce onu Yeruşalim’in “direklerinden” saymıştı (Gal 2:9). Bu olaydan birkaç yıl sonra (İ. S. 58), Pavlus çeşitli inanlı topluluklarından yoksullar için toplanan paraları getirdiğinde, her inanlı topluluğunun delegesi sırayla sunularını Yakup’un ayağına getirmişti. (bkz. Ellen G. White, Sketches From the Life of Paul, S. 208, 209).
Elçilerin ölümünden sonra onyıllar boyunca, Yakup’a çok büyük saygı gösterilmişti. Aslında onun dindarlığı hakkında o kadar çok efsane türetilmişti ki o, “Adil Yakup” olarak hatırlandı. Başlangıçta İsa’ya karşı büyük bir şüphe duymuş olsa da, Yakup ilk inanlı topluluğu içinde ruhsal bir dev halini almıştı.
Eylül 30Salı
Yakup ve Müjde
Maalesef belki de Luther’in de etkisiyle, birçok Hıristiyan Yakup’un mektubunda geçen önemli mesajı gözden kaçırmıştı. Luther’in kendi zamanındaki kiliseye olan katkısını gözardı etmeden, “Reformasyon’un Luther ile sonlanmadığını hatırlamak zorundayız… Bu, dünya tarihinin kapanışına dek sürecektir, zira Reformcular tarafından “ciddi hatalar” sürdürülmüş olsa da, birçok önemli gerçek henüz daha açıklanmamıştı.”—Ellen G. White, The Story of Redemption, S. 353.
Böylece Jonathan Edwards, George Whitefield ve Metodist hareketinin doğuşuna neden olan Wesley kardeşlerle birlikte Büyük Uyanış’a ve imanlı yaşamında kutsallığın hayatî rolüne olan vurgusuna ihtiyaç duyulmuştur. “Üçüncü meleğin mesajını” ilan etmeleri için Allah’ın Yedinci–Gün Adventistleri’ni İkinci Uyanış aracılığıyla yükseltmesiyle, reform hizmeti devam etmişti. Bu dünya çapındaki ilan, “Tanrı’nın buyruklarını yerine getiren, İsa’ya imanlarını sürdüren” (Vah 14:12) insanların Ruh’la dolu tanıklıklarıyla doruğa ulaşmıştır.
Yak 1:3; 2:5, 22, 23; 5:15’i okuyun. Bu pasajlarda imanın işlevi nedir? İmanda yaşamanın ne demek olduğu konusunu bizlere nasıl göstermektedirler? Bizlere imanın sadece gerçeğe ilişkin çeşitli savlara yönelik entelektüel bir onaydan daha fazlası olduğunu nasıl göstermektedirler?
Yakup’un bu kısa mektupta, işler ve aklanma konusundan daha fazla olarak, inanç ve imana 19 kez atıfta bulunmuş olması bir sürpriz gibi gelebilir! Aslında imanın önemi, denenmeler ve bilgelik ricasıyla bağlantılı olarak (3, 6. ayetler), daha birinci bölümün başlangıcından itibaren vurgulanmıştır. Bu da, Yakup’un sadece imanlılara yazmakla kalmayıp, onlardan belirli bir kalitede imana sahip olmalarını beklediğini göstermektedir. Göreceğimiz gibi iman eylemi aslında çok az fayda sağlamaktadır; gerçek iman ise belirli fark edilebilir referanslar taşır. Yani gerçek iman, imanlının yaşamında ve karakterinde görülebilir.
Gündelik bazda, imanının kalitesini ve gerçekliğini ortaya koyan ne gibi şeyler yapıyorsun? “Küçük” şeylerde bile imanının gerçekliğini nasıl gösterebilirsin?
ÇarşambaEkim 1
Dağılmış Oniki Oymak
Yak 1:1; Elç 11:19–21 ve 1.Petrus 2:9, 10’u okuyun. Bu “oniki oymak” kimdi ve neden bu kadar dağılmıştı?
Gördüğümüz gibi Yakup imanlılara yönelik yazmıştı. İlk olarak müjde işine Yeruşalim’de odaklanılmıştı (Luka 24:47); ancak İstefan’ın taşlanmasından sonra yoğunlaşan zulümden dolayı, bu imanlılar dağılmışlar ve müjde tohumu Roma İmparatorluğu kentleri boyunca ve çevresindeki bölgelerde ekilmişti.
Elç 11’e göre, müjde diğer uluslardan olanlara, Antakya’da başlamak suretiyle, vaktinden önce yayılmıştı; bu yüzden “oniki oymak,” belki de bir bütün olarak Mesih imanlılarını kastetmektedir. Görünen o ki, etnik bazda farklı topluluklar olmadığından dolayı, Yeruşalim Konseyi’nin diğer uluslardan olanların imanlı olabilmesi için önce sünnet yoluyla Yahudi olması konusunda (Elç 15:1–6) bir an önce karar vermesi gerekiyordu.
Elç 15:13–21’i okuyun. Yakup, ilk inanlı topluluğunun mücadele ettiği sorunları nasıl dile getirmişti?
Yazılı bir çözüm, birlik içindeki inanlı topluluğunu korudu: Yakup, İsrail’in restorasyonu ve nihai genişlemesinin diğer uluslardan olanları da kapsayacağı (Elç 15:16, 17) yönünde, yabancılara yönelik (Levililer 18–20) Musa’nın yasalarını temel alan bir fermana ilişkin Amos’un peygamberliğinden bir alıntı yapmıştı. Yakup okuyucularına “oniki oymaktan” bahsederek, onlara İbrahim’e yapılan vaadin ortak mirasçıları olduğu benzerliğini hatırlatmıştı. “Kutsal bir ulus” (1Pe 2:9, Çıkış 19:5, 6 ile karş.) olarak Mesih imanlılarını tarif edip, aynı zamanda onların “etrafa dağılmış” (1Pe 1:1) olduğundan bahsederken, Petrus’un da benzer bir düşüncesi vardı. Her iki pasajda geçen Grekçe diaspora sözcüğü, İsrail’in coğrafi sınırları dışında yaşayan Yahudiler’i kastetmekteydi (bkz. Yu 7:35).
Etrafa dağılmış bir inanlı topluluğu mu? Sanki biz Yedinci–Gün Adventistlerinden bahsediyor gibi. Aramızda derin kültürel, etnik ve sosyal farklılıklar mevcut olsa da, özgün bir Protestan akımı olarak Yedinci–Gün Adventistleri’ni bir araya getiren şey nedir?
Ekim 2Perşembe
Yakup ve İsa
İsa bir çocukken, gençken ve yetişkinken, Yakup’un İsa’yı gözleme fırsatı vardı. Sonra bir anda İsa’ya sadece Mesih olarak inanmakla kalmayıp, Yeruşalim’deki imanlıların da lideri oldu. Ancak Yakup yine de kendisini İsa’nın kardeşi olarak değil, O’nun “kulu” olarak tanıtmıştı (Yak 1:1). Yakup açıkça tevazuyu ve gerçek bilgeliği öğrenmişti. Bu yüzden, bu özelliklerin, onun mektubunun önemli konuları olmasına şaşırmamak gerekir (bkz. Yak 1:9–11, 21; 3:13–18; 4:6–10).
Aşağıdaki pasajları karşılaştırın ve ortak noktalarını özetleyin:
Yak 1:22’yi Mat 7:24–27 ile
Yak 3:12’yi Mat 7:16 ile
Yak 4:12’yi Mat 7:1 ile
Yakup’un mektubundaki benzerlik, İsa’nın öğretileri ve özellikle Dağdaki Vaaz ile geniş ölçüde fark edilmektedir. “İsa’nın nüfuz eden etkisi, Yakup’un tüm öğretilerine sinmiştir”—Peter H. Davids, The Epistle of James (Grand Rapids, Mich.: Eerdmans Publishing Co., 1982), S. 50.
Yakup’un Müjdeler ile yakından karşılaştırılmasından, bu mektubun onlardan herhangi birine bağlı olmadığı gözükmektedir. Aksine, Yakup her zaman dinleyicilerine iman konusunda ilham vermiş ve bunları uygulamaya yöneltmiş olan İsa’nın öğretileriyle samimi ve kişisel tanışıklığından yararlanarak yazmıştı.
Bu çeyrek yıl, Yakup’un kitabını çalışırken, çok benzer bir yaklaşım göreceğiz. Yakup zayıf, verimsiz veya çelişkili bir imandan hoşnut değildir. Gelecek hafta göreceğimiz gibi, kitabın ilk bölümüne iman hakimdir ve Yakup bu önemli niteliğin, Mesih’le olan canlı bir ilişkiyi nasıl desteklediğini göstermektedir.
Kendi imanının vasfını ve gerçekliğini düşün. Ne kadar gerçek? Ne kadar derine inmekte? Senin imanlı bir yaşam sürmene nasıl olanak vermekte? Ne gibi şeyler yapabildin ve imanının vasfını ve derinliğini geliştirmeye yardımcı olabilecek ne gibi seçimler yapabilirsin?
Ekim 3Cuma
Ek Çalışma: “İsa’nın kardeşleri, artık çağın gerisinde kalmış ve eskimiş Ferisi felsefesini savunuyorlardı. Tüm gerçekleri anlayan ve tüm sırları çözen Kişi’ye ders vereceklerini sanıyorlardı. Kendilerinin anlayamadıkları konularda, serbestçe eleştirilerde bulunuyorlar ve hükümler veriyorlardı. O’na karşı bu şekilde tavır almaları İsa’yı çok üzüyordu. Tanrı’ya iman ettiklerini belirttiler ve Tanrı, insan bedeninde onların yanında olduğu halde, onlar bunun farkına varamadılar.
“Tüm bunlar, O’nun yaşamını daha da zorlaştırdı. Kendi evinde bile yanlış anlaşılması İsa’yı o kadar çok üzdü ki, bu yüzden oradan uzaklaşmayı seçti.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 306.
Tartışma Soruları:
¤ Yakup’un mektubu, pratik Hıristiyan yaşamı üzerine önemli bir el kitabıdır. Hatta Yeni Ahit’in yazılı ilk kitabı bile olabilir (İ.S 44 ila 49 arasında bir zamanda). Yani, teolojik bir kitap olmasının yanında, bizlere imanlı yaşam tarzını nasıl yaşamamız gerektiğini de söyler. İnandığımız bir şeyi yaşamak, inandığımız şeyden neden daha önemlidir? Yoksa inandığımız şey, bu inancı nasıl yaşadığımızdan daha mı önemli olmalıdır? Örneğin hangisi daha iyidir: Haftanın ilk günü olan Pazar gününü gerçekten ve ciddi bir şekilde tutan samimi bir imanlı mı, yoksa yedinci–gün Sebt’ini “tutan”, ancak onu gerçekten ciddiye almayan ikiyüzlü biri mi? Yanıtın için gerekçeler göster.
¤ Pazar günkü çalışmamızda da gördüğümüz gibi, Yakup İsa’nın kardeşiydi. Diğer bir deyişle, İsa bizzat Rab’bin kendisi olmasına, var olan her şeyin Yaratıcısı olmasına rağmen, O aynı zamanda bir insandı, bizden biriydi, hatta kardeşleri vardı. Bu şaşırtıcı kavram, gökler ve düşmüş dünya arasındaki geniş uçurum arasında köprünün nasıl atıldığını anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır? Aynı zamanda, Allah’ın düşmüş insanlığı kurtarmak adına ne derece ileri gittiği konusunda bizlere ne söylemektedir? Mesih’in insaniliği, günaha karşı nasıl zafer kazanacağımız konusunu anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır? Mesih’in insaniliği, Allah’ın sıkıntılarımızı ve dertlerimizi anladığı konusunda bizlere nasıl bir güvence vermektedir?
¤ Bu haftaki çalışmamız, Yakup’un mektubunun konusunun tevazu olduğunu göstermişti. İmanlının yaşamında tevazu neden çok önemlidir? Yani, Çarmıh ve orada olanlar ışığında, kibire veya kendimizi önemsemeye nasıl cüret edebiliriz, özellikle de ruhsal meseleler söz konusu olduğunda?
Güneşin Batışı: 18:44 (İstanbul)
Konu 2*Ekim 4–10
İmanımızın
Mükemmelleştirilmesi
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler: Yak 1:2, 3; 1Pe 1:6, 7; Flp 3:12–15; Yak 1:19–21; Luka 17:5, 6; Luka 12:16–21.
Hatırlama Metni: “Gözümüzü imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsa’ya dikelim. O kendisini bekleyen sevinç uğruna utancı hiçe sayıp çarmıhta ölüme katlandı ve Tanrı’nın tahtının sağında oturdu” (İbr 12:2).
D
işçinin biri, kron kaplamalarının neden hep kusursuz olduğunu açıklamıştı. “Diğer dişçilerden farklı olarak,” diyordu, “laboratuvardan gelen kronlarla ilgili hiçbir zaman bir sorun yaşamadım. Eğer onlara mükemmel bir iş yollarsam, onlar da bana mükemmel kronlar gönderirler.” Bu dişçinin sonuç konusunda endişe etmesine gerek yoktur. O, sürecin başlangıç aşamasındaki rolüne odaklanmıştır.
Aynı şekilde imanlılar olarak biz de sonunda karakterimizin yeterince iyi olup olmadığı konusunu amaçlamamalıyız. Bu Allah’ın işidir. Bizim rolümüz, gözlerimizi “imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı” İsa’ya dikerek “iman uğrunda yüce mücadeleyi sürdürmek” (1Ti 6:12) olmalıdır. Mesih’te olan böyle bir iman, “kendisini hoşnut edeni hem istemeniz hem de yapmanız için” (Flp 2:13) O’nun içimizde çalışmasına ve O’nun başladığı iyi işi tamamlamasına izin verir (Flp 1:6). İman olmayınca, O’na değil de kendimize odaklandığımızdan dolayı, daha başlamadan kendimizi yenilmiş hissetmemiz olasıdır.
İsa’nın da dediği gibi, “Tanrı’nın işi O’nun gönderdiği kişiye iman etmenizdir” (Yu 6:29). Göreceğimiz gibi Yakup, bu önemli ruhsal gerçeği anlamamıza yardımcı olmaktadır.
*11 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
PazarPazar Ekim 5
İman Dayanır
Yak 1:2, 3; 1.Petrus 1:6, 7; 4:12, 13’ü okuyun. Denenmeler karşısında hem Yakup hem de Petrus’un ortak tavrı nedir? Bu müthiş dini uyarıya nasıl karşılık vermeliyiz?
Kimse acı çekmeyi sevmez; eğer mümkünse hep bundan kaçınmaya çalışırız. 3. ayette, imanımızın sınanması için kullanılan Grekçe sözcük, dokimion sözcüğüdür. Herhangi bir şeyin hakikiliğini denemek için gereken süreci kasteder. Petrus imanımızın bu testini veya denenmesini, ateşte arındırılan altına benzetmektedir; bu tür bir test hoş olmasa da Allah başarılı bir sonuç beklemektedir. Denenmeler bizleri düş kırıklığına uğratmamalıdır; zira sadık kalırsak, “altın gibi çıkacağız” (Eyüp 23:10, Özd 17:3 ile karş).
Bu nedenle denenmeler geldiğinde sevinmeliyiz, özellikle de imanımız konusundaysa, zira İsa şöyle demektedir: “Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür” (Mat 5:12). Ayrıca denenmeler, İsa’nın bizler için katlandıklarına karşılık şükranlarımızı daha derinleştirmelidir. 1.Petrus 4:13’de işaret edildiği gibi, bunlar bizim de Mesih’in acılarını paylaşmamıza olanak verir.
Kısacası, her denenmenin ötesine bakmamız ve Allah’ın niyetini gözümüzde canlandırmamız gerekir. İşte iman böyle gelir. Seven bir Baba’ya inanmamız, O’nun bilgeliğine güvenmemiz ve O’nun Söz’ü temelinde eylemde bulunmamız gerekir. Geleceğimizi güvenle O’na emanet edebiliriz (bkz. Rom 8:28). Aslında sadece iman aracılığıyla, kendimiz için Allah’ın sevgisini bilmekle ve bu sevginin ışığında imanda yaşamakla, denenmelerimizde mümkün olan sevincin hazzını alabiliriz.
Yak 1:3’de, imanımızın sınanmasının nihai hedefi, “sabırdır”. Grekçe sözcük (hypomone), “sabır” veya “katlanma” olarak da çevrilebilir. Hypomone, Allah’ın nihai kurtarışına olan güvenceye dayandığından, daha büyük ölçüde bir katlanmayı kasteder (Luka 21:19’da olduğu gibi).
Denenmelerde Allah’a sadık kalmak çok önemlidir; yani en kötü zamanlarda bile imanını kaybetmeden Rab’be sarılmak. Fakat bizlere denenmelerimizde “sevinmemiz” gerektiği söylenmiştir. Bu çok şey istemek midir? Her şeyden evvel, zaman zaman denenmelerde sadık kalmak çok güç olabilir, peki ya bu anlarda sevinebilmek? Ancak bizlere söylenen şey budur; o halde hissettiğimiz en son şey sevinmek olduğunda, sevinmeyi nasıl öğrenebiliriz?
Ekim 6Pazartesİ
Mükemmellik
Yak 1:2–4’ü okuyun. Sürece dikkat edin: iman, sınanma, sabır, mükemmellik. Yakup imanla başlıyor, zira bu, tüm gerçek iman tecrübesinin temelidir. Sonra, imanımızın hakikiliğini sınamamız için denenmelere ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Son olarak da, Yakup tesadüfen onlara kapılmayalım ve yenilmeyelim diye, denenmelerin bizlere sabrı öğrettiğini vurgulamaktadır. Allah’ın bizler için amacı “hiçbir eksiği olmayan, olgun, yetkin kişiler” (Yak 1:4) olmamızdır. Burada kullanılan dil, bundan daha etkileyici olamazdı. Mükemmel sözcüğü (teleios), ruhsal olgunluk anlamına gelirken, yetkin (holokleros) sözcüğü, her yönden bütünlüğü kastetmektedir. Gerçekten, kendimizi feda eder ve “kendisini hoşnut edeni hem istemeniz hem de yapmanız için” (Flp 2:13) O’nun içimizde çalışmasına izin verirsek, Rab’den çok daha fazlasını elde ederiz.
Efesliler 4:13 ve Filipililer 3:12–15’i okuyun. İmanlılar, “mükemmellik” açısından hangi tavra sahip olmalıdırlar?
Pavlus gibi Mesih’in takipçileri, yaşamlarını biçimlendirmede, kendi Ustası gibi çıkarsız, adayıcı bir sevgiyi izleyemezlerse, hiçbir zaman doyuma ulaşamayacaklardır. Ancak hiçbir zaman kendimizi “zaten elde etmiş” veya “zaten yetkinleşmiş” olarak hissetmeyeceğiz.
Ayrıca pasajlarda vurgunun gelecek üzerinde olduğuna dikkat edin. Pavlus, İsa’ya iman sayesinde Rab’de vaat edilen şeye işaret etmektedir. İmanlı yürüyüşümüzde hiçbir zaman “Ben yeterince başardım” diyebileceğimiz bir an yoktur, en azından bir karakterin varabileceği son nokta açısından. (Ayrıca “başardım” diyenlerin, genellikle kibirli ve kendini beğenmiş kişilerden oluştuğuna dikkat ettiniz mi?) Bizler bir sanat eseri gibiyiz; her zaman geliştirilebiliriz ve Allah imana sarıldığımız, O’na her gün güvenle ve itaatle teslim olmaya çaba gösterdiğimiz sürece, bizlere böyle yapacağını vaat etmiştir.
Eğer şu anda ölmüş olsaydın, kurtulmak için yeterince iyi olur muydun? Eğer İsa’yı kabul ettikten iki hafta sonra ölmüş olsaydın, kurtulmak için yeterince iyi olur muydun? Altı ay içinde yeterince iyi olur muydun? Eriştiğin “mükemmellik” derecen hangi seviyede olursa olsun, yanıtın Mesih’in doğruluğunun mükemmel elbisesine ihtiyaç duyman hakkında ne söylüyor?
Ekim 7Salı
İmanla İstemek
Yak 1:5, 6’yı okuyun. Bilgelik ile bilgi arasındaki fark nedir? Yakup, bilgelik ile iman arasında nasıl bir bağ kuruyor?
Yakup’un, “İçinizden birinin bilgelikte eksiği varsa” ifadesi, sanki biraz tuhaf kaçıyor gibi. Kim yeterince bilgeliğe sahip olduğunu düşünebilir ki? Örneğin Süleyman ihtiyacını anlayıp, tevazuyla “iyi ile kötüyü ayırt edebilen sezgi dolu bir yürek” (1Kr 3:9) rica etmişti. Daha sonra ise şöyle yazmıştı: “RAB korkusudur bilgeliğin temeli” (Özd 9:10).
Bizler tanıdığımız bilgeliği düşünmeye meyilliyiz. Ancak şu ayetler, bizlere gerçek bilgeliğin asıl yüzünü nasıl göstermektedir? Yak 1:19–21; 2:15, 16; 3:13.
Hem Özdeyişler hem de Yakup, bilgeliği çok pratik bir şey olarak tarif etmektedir: ne bildiğimiz değil, nasıl yaşadığımız olarak. Örneğin, “dinlemekte çabuk, konuşmakta yavaş” (Yak 1:19) olmak. Platon (Eflatun) demiştir ki, “Bilge insanlar konuşurlar çünkü söyleyecek bir şeyleri vardır; aptal insanlar konuşurlar çünkü bir şey söylemek zorundadırlar.” Diğer bir deyişle bizler dünyanın sunduğu her bilgiye sahip olabiliriz, ancak gerçek bilgelikten yoksun olabiliriz.
Tabii ki, Allah tüm gerçek bilgeliğin kaynağı olduğundan, bizler en çok O’nu dinleyerek—O’nun Söz’ünü okuyarak ve “bizim için tanrısal bilgelik olan” (1Ko 1:30) Mesih’in yaşamı üzerinde uzun uzadıya düşünerek bilgelik kazanabiliriz. Mesih’in karakterini kendi yaşamımıza yansıtmayı öğrenmekle, İsa’da olduğu gibi gerçeği yaşayabiliriz. İşte gerçek bilgelik budur.
Yak 1:6’yı yeniden okuyun. İmanla istemeliyiz, kuşkuyla değil. Bu bazen güç olmuyor mu? Bazen kuşkuyla mücadele etmeyen kim var ki? Böyle olduğunda, önemli olan dua etmek ve iman adına sahip olduğumuz tüm sebepler üzerinde iyice düşünmeye başlamaktır: İsa’nın öyküsü, Kutsal Kitap’taki peygamberlikler ve kendi kişisel tecrübelerimiz. Böyle yapmak, muhtemelen ortaya çıkacak kuşkuları yok etmede bizlere nasıl yardımcı olabilir?
Ekim 8Çarşamba
İmanın Arka Yüzü
Yak 1:6–8’i okuyun. Burada bizlere ne söyleniyor?
“Kuşku” sözcüğü, birinin manen bölünmüş olmasını kasteder; bu da onun tutarsızlıkla olan ilişkisini anlamamıza yardımcı olur. Bunun en açık örneğini Kadeş–Barnea’da görebiliriz. İsrail halkı orada bir seçimle karşı karşıya kalmıştı: imanda ilerlemek veya Rab’be isyan etmek. Şaşırtıcı olan, onların isyanı seçmiş ve Mısır tutsaklığına geri dönmeyi istemiş olmalarıdır. Allah araya girdiğinde ve onların çölde öleceklerini Musa aracılığıyla bildirdiğinde, halk aniden “iman etmişti”! “Günah işledik” dediler, “Ama RAB’bin söz verdiği yere çıkmaya hazırız” (Say 14:40).
“Halk içtenlikle tövbe etmek ister gibi görünüyordu, ama söz dinlemedikleri ve nankör oldukları için pişman olacakları yerde sadece yanlış bir seçim yüzünden üzüntü duydular. Rab’bin buyruğunu değiştirmediğini gördüklerinde, kendi benlikleri baskın çıktı ve çöle dönmeyeceklerini duyurdular.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 1. Cilt, S. 217, 218.
Luka 17:5, 6’yı okuyun. İsa burada bizlere iman hakkında ne söylüyor?
Öğrenciler daha fazla iman istediklerinde, İsa hardal tanesi kadar imanın bile onlara yeteceğini söylemişti. Önemli olan imanımızın canlı ve büyüyor olmasıdır ve bu sadece diğer insanlara hizmet etmek ve her durumda Allah’a güvenmek sayesinde imanı uygulamayı sürdürmekle oluşacaktır.
Fakat bazen araya kuşku girer. Dünyamız bizi kuşku ve şüphecilikle bombardımana tutar; hiç kimse buna bağışık değildir. Bu durumda yapabileceğimiz tek şey dua etmek, geçmişte Allah’ın sadakatini hatırlamak ve geleceğimiz için O’na güvenmektir.
Allah’a, O’nun vaatlerine güvenmek ve imanda yaşamak için tüm gerekçelerin nelerdir? Bunlar üzerinde iyice düşün, imanın artacaktır.
Ekim 9Perşembe
Zengin ve Fakir
Yakup bu kısa mektupta yoksul insanlara büyük bir ilgi göstermiştir; hatta bazıları bunu mektubun en önemli konusu olarak ele alırlar. Fakat modern kulaklar açısından, zengine karşı ve yoksul yararına yaptığı eleştiriler aşırı, hatta şok edici olabilir. Ama aynı zamanda Yakup, İsa’nın dediklerinden pek de farklı bir şey söylemiyor.
Yak 1:9–11 ile Luka 8:14’ü; Yak 1:27 ile Matta 25:37–40’ı; Yak 2:15, 16 ile Luka 10:29–37’yi ve Yak 5:1–4 ile Luka 12:16–21’i karşılaştırın. Burada bizler için ortak olan mesaj nedir? Burada çok açıkça vurgulanan şeyden ne gibi uyarılar ve tembihler çıkarabiliriz?
Yakup tabii ki tüm zenginlere egemenliğin kapılarını kapatmıyor. Fakat tıpkı İsa gibi, zenginlikle gelen sinsi ayartıları ayırt ediyor. İster zengin olsun ister yoksul, hepimiz gerçek ödül konusunda gözümüzü açık tutmak durumundayız. Parayla olan problem şudur ki, o bizleri ebedi olana değil, geçici olana odaklamak için kandırmaya çalışır (2Ko 4:18).
Hiç kuşkusuz zenginleşme, yüksek eğitim veya sosyal etki insanları “hayırsız” olandan koparmaya çalışır. Fakat ilk inanlı topluluğu, dünyevi değerleri baş aşağı çevirerek iki sınıfı da bir arada tutmaya çalışmıştır. Alçak gönüllülük rolüyle en düşük mevkiye sahip olan, en çok yüceltilecek kişi olacaktır.
“Allah’ın dünyasında doyurulması gereken açlar, giydirilmesi gereken çıplaklar, kurtuluş ekmeği ve suyu için can veren ruhlar olduğu sürece, her gereksiz müsamaha, her fazla sermaye yoksul ve çıplak için yalvarır.”—Ellen G. White, Welfare Ministry, S. 269.
Peki ya sen? İster zengin ister yoksul ol, hiç fark etmez; önemli olan parayla nasıl ilişki kurduğundur. Parayı ruhlarımız açısından potansiyel bir tehlike haline getiren şey nedir?
Ekim 10Cuma
Ek Çalışma: Ellen G. White, “Dağdaki Vaaz,” S. 279–294, Sevgi Öğretmeni.
“Allah, hizmetkârlarının kendi kalpleriyle tanışmasını ister. Durumları hakkında gerçek bilgiyi vermek için, ızdırap ateşinin onlara hücum etmesine izin verir, öyle ki arındırılabilsinler. Yaşamsal ayartılar, kirlilikleri, zaafları ve pürüzleri karakterlerimizden gidermek için Allah’ın işçileridirler ve onlar saf, şanlı göksel melekler topluluğu için uygun haline getirilirler. O halde denenmelerden geçerken, ızdırap ateşi çevremizi sararken, gözlerimizi görünmeyen şeylere, ebedi mirasa, ölümsüz bir yaşama daha fazla ve daha büyük bir görkemle çevirmeyelim mi? Ve bunu yaparken ateş bizi tüketmeyecek, sadece artıkları ortadan kaldıracak ve bizler yedi kez daha arındırılmış olarak İlahilik etkisini üzerimizde taşıyacağız.”—Ellen G. White, The Advent Review and Sabbath Herald, Nisan 10, 1894.
Tartışma Soruları:
¤ Izdırap anlarında, hangi Kutsal Kitap karakterlerini en teşvik edici buluyorsun? Denenme anlarında mutlu olmayı öğrenebildin mi? Öğrenebildiysen, bunu yaparken sana neyin yardımcı olduğunu arkadaşlarınla paylaş. Aynı zamanda acılarından memnun olmayı başaramadıysan, bu konuyu da arkadaşlarınla konuş (eğer çekinmiyorsan).
¤ Gerçek bilgeliğin üstün bilgiye dayanmadığı, aksine Mesih aracılığıyla olan imanla yaptığımız şeyler olduğu konusunda düşün. Aynı zamanda bu, neden üstün bilginin önemli olmadığı anlamına gelmez? Örneğin, yanlış doktrine sahip olmak, neden Rab ile olan birlikteliğimiz açısından çok zararlı olabilir?
¤ Genç adamın birçok şiddetli sıkıntılardan geçmiş bir arkadaşı vardı. Genç adam, bu dertleri dinlemeyi çok acı verici bulsa da, arkadaşının lütufta gelişmekte olduğunu anladı. Sıkıntılar bittiğinde arkadaşı gerçekten çok değişmişti—hem de daha iyi olmuştu! Dertlerinden, ruhsal açıdan sana yararı dokunacak ne gibi şeyler öğrendin? Bunları daha farklı bir tarzda öğrenebilir miydim diye kendine sor.
¤ İmanında samimi olarak gözüken, ancak bazen kuşkularına yenildiğini itiraf eden birine ne söyleyebilirsin? Nasıl yardımcı olabilirsin?
Güneşin Batışı: 18:33 (İstanbul)
Konu 3*Ekim 11–17
Ayartıya Katlanmak
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler: Yak 1:12–21, Mez 119:11, Yar 3:1–6, Titus 3:5–7, Rom 13:12, Ef 4:22.
Hatırlama Metni: “Ne mutlu denemeye dayanan kişiye! Denemeden başarıyla çıktığı zaman Rab’bin kendisini sevenlere vaat ettiği yaşam tacını alacaktır.” (Yak 1:12).
H
epimiz bunu yaşadık. Ayartıya kapılmamaya niyet ederiz, fakat mücadelenin hararetiyle azmimiz erir ve—kendimizden çok utanmamıza ve iğrenmemize rağmen—günaha düşeriz. Bazen günah işlememeye ne kadar çok odaklanırsak, ayartıda kendimizi o kadar güçsüz hissederiz ve durumumuz o kadar çaresiz görünür. Gerçekten kurtulup kurtulamayacağımızı merak ederiz. Kendi kurtuluşunu merak etmeyen ciddi bir imanlıyı düşünmek çok zordur, özellikle de günaha kapılmasının hemen ardından.
Çok şükür ki, bizleri tuzağa düşüren ayartılara karşı zafer kazanabiliriz. Günaha ne kadar kapılırsak kapılalım, hiç birimiz çaresiz değiliz, zira “Işıklar Babası” (Yak 1:17) bizim kötüye eğilimimizden çok daha yücedir ve sadece O’nunla ve Söz’ü sayesinde zafere kavuşabiliriz.
Bu hafta ayetlerle öğreneceğimiz mesaj budur. Hiç şüphesiz ki ayartılar gerçektir, günah gerçektir ve kendi nefsimize karşı sürdürdüğümüz savaş büyük bir gerçektir. Fakat Allah da gerçektir ve O’nun aracılığıyla içimizde mayalanan, bizleri alt etmek için hazır bekleyen ayartılara galip gelebiliriz.
*18 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
PazarPazar Ekim 12
Ayartının Kökeni
Yak 1:13, 14’ü okuyun. Allah’ın hiç kimseyi ayartmadığını bilmek neden önemlidir? Ayartının kaynağı nedir ve bunu bilmek, günahla olan mücadelemizde bizlere nasıl yardımcı olabilir?
Yakup bunu önemle belirtmişti. Allah sadece kötünün yaratıcısı değil, aynı zamanda ayartının kaynağı da değildir. Bunun kaynağı, kötünün bizzat kendisidir. Bu pasaja göre, sorun kendi içimizde yatıyor, ona karşı direnmenin çok güç olmasının asıl sebebi işte bu.
Bu nedenle, günaha karşı savaş zihinde başlar. Birçok kişi bunu duymak istemese de, gerçek şudur ki günah işlemeyi biz seçeriz. Hiç kimse bizi zorlayamaz (Rom 6:16–18). Günahkâr arzular, eğilimler ve istekler sürekli dikkatimizi çeker. Yaygın avlanma terimleriyle Yakup 1:14, bu içsel telkinleri tarif etmektedir. Kendi arzularımız bizi yemler ve baştan çıkartır, onlara teslim olduğumuzda da bizi kancayla yakalayarak tuzağa düşürürler.
Efesliler 6:17, Mezmurlar 119:11 ve Luka 4:8’i okuyun. Bunların hepsinde hangi ortak konu gözükmektedir ve ayartılmaya karşı zafer kazanma sorusuyla ilişkisi nedir?
Yakup’taki pasajlarda ayartıyla günah açıkça birbirinden ayrı tutulmuştur. İçeriden ayartılmak günah değildir. İsa bile ayartıldı. Sorun ayartının kendisi değil, bizim ona nasıl yanıt verdiğimizdir. Günahkâr bir mizaca sahip olmak aslında günah değildir; ancak bu günahkâr mizacın düşüncelerimizi kontrol etmesine izin vermek ve tercihlerimize dikte ettirmek günahtır. Bu nedenle, Allah’ın Söz’ünde bulunan, kendimizinmiş gibi sahip çıkarak imanla tutunduğumuz takdirde bizlere zafer güvencesi sunan vaatlere sahibiz.
Günahın hep kendi seçimimiz olduğu düşüncesi üzerinde yoğunlaşın. (Her şeyden evvel eğer bu kendi seçimimiz olmasaydı, bunu yapmaktan dolayı nasıl kınanabilirdik?). Günlük ve pratik bazda yanlış seçimler yapmaktan bizleri alıkoyan ne gibi şeyler yapabiliriz?
Ekim 13Pazartesİ
Şehvet Aklını Çeldiğinde
Yak 1:13–15’i yeniden okuyun. Ayartı ne zaman günah olur?
Bu pasajda günahın nasıl başladığını tarif eden bir takım Grekçe sözcükler kullanılmıştır ve hepsi de doğurmayla ilişkilidir. Yanlış bir arzu beslendiğinde, tıpkı rahimdeki bir bebek gibi günaha “gebe kalınır”. “Günah olgunlaşınca da ölüm getirir” (Yak 1:15).
Bu resim mantığa aykırıdır. Yaşamla sonuçlanması gereken süreç, sadece ölüm getirmektedir (Rom 7:10–13 ile karş). Tıpkı bir kanser gibi, günah da yönetimi devralır ve sahibini tüketir. Hepimiz bunu biliriz, zira hepimiz günah tarafından tahrip edildik. Kalplerimiz kötüdür ve biz onları değiştiremeyiz.
Yaratılış 3:1–6’yı okuyun. Havva’nın tecrübesi, çok yalın bir şekilde günahla mücadeleyi betimlemektedir. Hangi adımlar onu günaha götürmüştü?
Kökeninde günah, Allah’a güvensizlikle başlar. Meleklerin üçte birini aldatmak için aynı başarılı metodu kullanan Şeytan (Vah 12:4, 7–9), Havva’nın aklında Allah’ın karakteri konusunda kuşku yaratmıştı (Yar 3:1–5). Yasak olan ağaca yaklaşmak günah değildi, fakat meyveyi koparıp yemek günahtı. Yine de yanlış düşünceler onun günahkâr eyleminden önce gelmişti (Yar 3:6). Şeytan’ın önerilerini, kendisininmiş gibi kabullenmişti.
Günah her zaman akılda başlar. Tıpkı Havva gibi, bizler de yanlış yapmanın sözde “yararlarını” düşünüyor olabiliriz. Sonra hayal gücümüz ve duygularımız ele geçirilmeye başlar. Pek yakında oltaya takılırız ve günaha düşeriz.
Sık sık bunun nasıl olabildiğine şaşarız. Yanıtı basit: biz bunun olmasına izin verdik. Hiç kimse bizi günaha zorlamadı.
“İçten dualarla ve imanı yaşamakla Şeytan’ın hücumlarına dayanabilir ve kalplerimizi kirlilikten arındırabiliriz.
“En güçlü ayartı, günah için bir bahane değildir. Ruha ne kadar büyük bir baskı gelirse gelsin, ihlal bizim kendi eylemimizdir. Birini günaha zorlamak, ne dünyanın ne de cehennemin yetkisindedir. İrade razı olmalıdır, kalp kazanılmalıdır, o zaman tutku ne mantığa baskın çıkabilir ne de kötülük doğruluğa karşı zafer kazanabilir.”—Ellen G. White, “Christian Privileges and Duties,” Signs of the Times, Ekim 4, 1883.
Ekim 14Salı
Her İyi ve Mükemmel Armağan
“Sevgili kardeşlerim, aldanmayın! Her nimet, her mükemmel armağan yukarıdan, kendisinde değişkenlik ya da döneklik gölgesi olmayan Işıklar Babası’ndan gelir.” (Yak 1:16, 17).
Günah ölüm doğursa da, Allah yaşamın kaynağıdır. O, Yaratılış’ın kaynağı olarak (Yar 1:14–18) “Işıklar Babası”dır (Yak 1:17). Allah bizlere “yukarıdan” elde edeceğimiz en büyük armağan olan yeni yaşama doğumu verir (Yak 1:17 ile Yu 3:3’ü karş).
Allah’ın lütfunun sonucu oluşan kurtuluştan bahseden Pavlus gibi (Rom 3:23, 24; Ef 2:8; 2Ti 1:9), Yakup 1:17 de kurtuluşu bir “armağan” olarak anar. Buna ek olarak, Yakup bir sonraki ayette kurtuluşun, bu yeni doğumun, Allah’ın bizler için amacının ve isteminin bir neticesi olduğunu açıklamaktadır: “O, bizleri kendi isteği uyarınca, gerçeğin bildirisiyle yaşama kavuşturdu” (Yak 1:18). Yani, Allah bizlerin kurtulmasını istiyor. Bizler daha mevcut olmadan, kurtuluşa sahip olmamız, şimdiden ve sonsuzluklar boyunca O’nda yeni bir yaşama kavuşmamız O’nun istemiydi.
Yakup’un tasviri, yeni doğum hakkında Pavlus’un ve Petrus’un tasviriyle nasıl kıyaslanabilir? Bkz. Titus 3:5–7, 1Pe 1:23.
İsa, Pavlus, Petrus ve Yakup, hepsi de kurtuluşu yeni bir doğumla ilişkilendirmişlerdir. Kurtuluş planında Allah’ın tüm amacı, günahla yıpranmış ve çökmüş insan varlığını göklerin görkemiyle yeniden birleştirmektir. Yarık o kadar büyük ve genişti ki, bu köprüyü kurmak için insanın yapabileceği hiçbir şey yoktu. Sadece insan şeklindeki Allah’ın Söz’ü olan İsa, gökleri dünya ile yeniden birleştirebilirdi. Esinlenmiş Söz (2Ti 3:16), armağanı almak için kalplerini açanlara ruhsal yaşamı eşsiz bir şekilde üfleyebilir.
Kısacası, “Işıklar Babası” bizleri o kadar sever ki, hiç hak etmesek bile, “her nimeti, her mükemmel armağanı” (Yak 1:17), yani armağanların en iyisi olan İsa’yı ve O’nun sunduğu yeni doğumu bizlere vermiştir.
“Yukarıdan” sana verilen armağanlar nelerdir? Bunlar üzerinde düşünmek neden çok önemlidir? Böyle yapmazsak ne olur?
Ekim 15Çarşamba
Konuşmakta Yavaş
Yak 1:19, 20’yi okuyun. Burada hangi önemli husus vurgulanıyor?
Allah’ın Söz’ü çok güçlüdür. Fakat insanların sözleri de. Daha sonra geri almayı istediğimiz ne kadar çok söz söyledik? Maalesef, yanlış sözlerin ne kadar incitici ve hiddetin ne kadar yıkıcı olabileceğinin farkında olmamız bile, kendimizin kontrolden çıkmasına çok az yardımı dokunmuştur. Kendi halimize bırakıldığımızda, hiçbir zaman gerçekten değişemeyiz. İşte bu yüzden Allah’ı daha çok dinlemeli ve O’nun bizlerde çalışmasına izin vermeliyiz.
“Her diğer ses sustuğunda ve sükûnetle O’nu beklediğimizde, ruhun sessizliği Allah’ın sesini daha aşikâr kılar. O bizlerden şunu rica eder, ‘Sakin olun, bilin ki, Tanrı benim!’—Ellen G. White, The Ministry of Healing, S. 58.
Buna karşın Allah’ı ve birbirimizi dinlemeyi kesersek sorunlar ortaya çıkar. İster evde, ister işyerinde, isterse inanlı topluluğunda olsun, dinleme durduğunda münakaşalar doğar. Böyle olduğunda, konuşmalar çoğalmaya başlar ve hiddet artar. Yak 1:14, 15’de geçen kontrolsüz içsel arzular gibi, günahkâr iletişimin bu kaygan eğimi, hiçbir zaman Allah’ın doğruluğunu üretemez.
İşte bu yüzden Yakup, Allah’ın doğruluğunu insani öfkeyle yan yana getirmiştir. Kendi günahkâr doğamızdan tabii olarak fokurdayan şeylere dayandığımız sürece, Allah’ın Söz’ünün yaratıcı gücü bloke olur ve bunun yerine yardımcı olmaktan uzak veya incitici sözlerimiz yükselir. “Işıklar Babası” hakkında bunca şey konuştuktan hemen sonra, Yakup’un söylediğimiz şey hakkında dikkatli olmamız gerektiğinden bahsetmesine şaşırmamak gerekir.
Şu pasajlar, sözler hakkında ne öğretir? Özd 15:1, Yşa 50:4, Ef 4:29, 5:4, Kol 4:6.
Birinin seni sözleriyle harap ettiği son anı düşün. Hissettiğin duygunun derinliği, ister iyi ister kötü olsun, sözlerin ne kadar güçlü olduğunu sana göstermelidir. Sözlerini kontrol altında tutmana yardım edebilecek ne yapabilirsin? Konuşmadan önce düşünmek neden çok önemlidir?
Ekim 16Perşembe
Almakla Kurtulduk
Yak 1:21’i okuyun. Yakup’un söylediklerinde “sözün” ne rolü vardır?
Bu ayet, iman ve kurtuluş hakkında şimdiye dek söylenen her şeyi özetlemektedir. Tüm pisliği üzerimizden sıyırıp atmak ve kendimizi kötülükten ayırmak için yapılmış bir ricadır. “Sıyırıp atmak” buyruğu, Yeni Ahit’te geçen dokuz ayetten yedisinde, birinin kendisini Mesih’e teslim edilen bir yaşamda yeri olmayan kötü alışkanlıklardan ayırması anlamında kullanılmıştır (Rom 13:12; Ef 4:22, 25; Kol 3:8; İbr 12:1; 1Pe 2:1). Aynı zamanda elbiseyi çıkarmak anlamına da gelir (Elç 7:58), öyle ki günahın “iğrenç paçavralarını” (Yşa 64:6 ile karş.) üzerimizden sıyırıp atmayı da ima eder. Aslında Yakup’ta geçen kirlilik, zenginin şık ve tertemiz elbiselerine (Yak 2:2) karşılık, yoksulun “kirli giysilerini” ima etmektedir. İsa gibi Yakup da harici görünüş konusunda insani eğilimleri kınamaktadır, zira Allah her şeyden çok kalplerimizin durumuyla ilgilenmektedir.
Eski Ahit’in Grek çevirisinde kirli (riparos) sözcüğü, sadece bir pasajda kullanılmıştır: Zekeriya 3:3, 4’de başkahin Yeşu, günahkâr İsrail’i temsil ettiğinde. Allah başkahinin kirli giysilerini üzerinden çıkarıyor ve ona İsrail’in bağışlanmasını ve arındırılmasını sembolize eden tertemiz bir giysi giydiriyor.
Bu sahne, İsa’nın günahkârın pis ve solmuş giysilerinin üzerine bembeyaz temiz bir elbise örttüğü popüler Hıristiyan algısından çok farklıdır. Gerçek yaşamda kim bunu yapar ki? Hiç kimse kirli elbisenin üzerine temiz elbise giymez. Aynı şekilde Zekeriya’da temiz elbise giyilmeden önce pis elbise çıkarılmaktadır. Bu demek değildir ki, Mesih’in doğruluğuna bürünmeden önce günahsız olmalıyız. Bu doğru olsaydı, kim kurtulabilirdi ki? Bu ayrıca tekrar günaha düştüğümüzde kurtulamayız veya İsa’ya dönemeyiz demek de değildir.
Aksine, tamamen O’na teslim olmamız gerektiğini, her gün eski günahkâr yollarımızı feda etmeyi tercih etmemizi ve O’nun imajını bizlerde de yaratmasına izin vermemizi kastetmektedir. O zaman Mesih’in mükemmel doğruluk giysisi bizleri örtecektir.
Yak 1:21’i yeniden okuyun. Burada söylenenleri ne ölçüde yaşamında uygulamaya çalışıyorsun? Söz’ü kalbine “aşılamak” ne demektir ve bunu nasıl yapabilirsin?
Ekim 17Cuma
Ek Çalışma: Ellen G. White’ın, “Tövbe,” Cennete Giden Yol, S. 18–29 kitabında günah ve değişim gücünü okuyun ve anahtar unsurları özetleyin.
“Kurtuluş planı, bizim, Şeytan’ın gücünden tamamen kurtulmamızı içerir. İsa, pişman olan ruhu her zaman günahtan kurtarır. O, kötülükleri yok etmek için geldi. İsa günahtan korunmak için tövbe eden herkese Kutsal Ruh’un yardım edeceği güvencesini vermiştir.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 291.
“Mesih’i kişisel bir Kurtarıcı olarak kabul ettiyseniz, kendinizi unutmalı ve başkalarına yardım etmeye çalışmalısınız. Mesih’in sevgisini anlatın, O’nun iyiliğinden söz edin. Ortaya çıkan her görevi yapın. Canların yükünü yüreğinizde taşıyın ve elinizden gelen her türlü şekilde kayıp olanları kurtarmaya çalışın. Mesih’in Ruhu’nu–özverili sevgi ve başkaları için çalışma Ruhu’nu–aldığınızda, gelişecek ve meyve vereceksiniz. Ruh’un lütufları karakterinizde olgunlaşacak. İmanınız artacak, kanaatleriniz kesinleşecek, sevginiz mükemmel hale getirilecek. Pak, asil ve sevimli olan her şeyde Mesih’in suretini gitgide daha fazla yansıtacaksınız.”—Ellen G. White, Christ’s Object Lessons, S. 67, 68.
Tartışma Soruları:
¤ Sözlerin gücünün gerçekliği hakkında daha fazla düşün. Neden bu kadar etkililer? Dil nasıl kolayca manipüle edilebilir? Nasıl söylediğimiz veya yazdığımız, ne söylediğimizden veya yazdığımızdan bile nasıl daha önemli olabilir?
¤ Sana “yukarıdan” verilen tüm armağanlar içerisinde hangisi en büyüğüdür ve neden?
¤ Yak 1:12–21’i yeniden okuyun. Burada verilen mesajın özü nedir? Burada bizler için ne gibi bir umut ve vaat vardır?
¤ Arzu günahı doğurur, günah da ölümü getirir. Önümüzdeki bunca yüksek engele rağmen, neden bizim olması gereken zafere sahip olamıyoruz? Günahı rasyonelleştirmenin yolları nelerdir ve bu neden hep tehlikeli bir zihin oyunudur?
¤ Yukarıdaki Ellen G. White’ın son alıntısını okuyun. Burada hangi önemli nasihat vardır, özellikle de imanda bocalayanlar açısından?
Güneşin Batışı: 18:22 (İstanbul)
Konu 4*Ekim 18–24
Olmak ve Yapmak
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler: Yak 1:23, 24; Mat 19:16–22; Luka 6:27–38; Rom 8:2–4; 12:9–18; 2Pe 1:4.
Hatırlama Metni: “Tanrı sözünü yalnız duymakla kalmayın, sözün uygulayıcıları da olun. Yoksa kendinizi aldatmış olursunuz” (Yak 1:22).
“B
üyük Blondin” olarak bilinen Jean Francois Gravelet, Niagara Şelalesi’ni gergin bir ip üzerinden geçerek meşhur olmuştu. Eylül 1860’da, Waller Prensi, Blondin’in şelaleyi asistanını sırtında taşıyarak geçişine tanık olmuştu. Geçişten sonra Blondin İngiliz prensine dönerek onu da sırtında şelaleden geçirmeyi teklif etti. Prens adamın hünerlerini duymasına hatta kendi gözleriyle görmesine rağmen, yine de yaşamını Blondin’in ellerine teslim etmeye hazır değildi.
Tabii ki, buradaki önemli husus Allah ile ilişki söz konusu olduğunda işitmek ve görmenin yeterli olmadığıdır. Allah’ın varlığı, müjdenin gerçeği ve İkinci Geliş konusunda mantıken ikna olmuş olabiliriz. Hatta Allah’ın sevgisinin ve şefkatinin gerçekliğini bizzat yaşamış olabiliriz. Ancak, tüm bunlara rağmen, işlerimizle gösterilen bir eylem olarak kendimizi tamamen O’nun ellerine teslim etmeye gerçekten hazır olamayabiliriz. İşte bu nedenden ötürü Yakup sadece Söz’ün dinleyicileri değil, uygulayıcıları olmanın da önemini vurgulamaktadır.
Bu hafta lütufla kurtulanlar için Söz’ün uygulayıcıları olmanın ne anlama geldiğini araştıracağız.
*25 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
PazarPazar Ekim 19
Düşmanını Tanımak
Bir zamanlar birisi düşmanı hakkında şunu söylemişti: “Onu her gün görüyorum—tıraş olurken.” İşte Yakup’un bizim fark etmemizi istediği şey budur: en büyük düşman yine biziz. Kurtuluş, kendimizi nasıl hayal ettiğimiz ile değil, gerçekten kim olduğumuzu anlamamızla başlar.
Yak 1:23, 24’ü okuyun. Burada kim tarif ediliyor ve temel sorun nedir?
Görünüşümüz için en iyisini istemekte yanlış bir şey yok ise de, birçok insan görünümlerini geliştirmek için büyük ölçüde zamanlarını ve paralarını harcarlar. Ancak kendimizi aldatmayacağımızdan emin olmalıyız. Yakup, gördüklerimizden ne kadar da hoşlanmasak da, kendimize daha iyi bakmamız gerektiğini söylüyor.
Matta 19:16–22 ve 26:33–35, 69–75’i okuyun. Bu iki adamdan her birinin özeleştirisi gerçekle nasıl kıyaslanabilir? İsa’nın sözlerine karşı reaksiyonları, onlar hakkında ne söyler?
Zengin genç adam, buyrukları yerine getirdiğini düşünüyordu. Aniden hiç ummadığı, kurallara ve düzenlemelere harici bir şekilde uymaktan çok daha derinlere giden, farklı tarzda bir itaat göstermesi ondan istendi. (Bkz. Rom 7:7.)
Bu genç adam gibi, Petrus da kendisi hakkında bozuk bir görüntüye sahipti. Kendinden emin olarak, herkes tökezlese ve düşse de, kendisinin imana sadık kalacağını öne sürmüştü—hem de yaşamına mal olsa da. Ancak günahın onu ne kadar sıkıca kavradığını hiç fark etmemişti. Her ikisi de gerçek ruhsal durumları hakkında kendilerini aldatmaktaydı. Ancak Petrus sonunda değişti. Bildiğimiz kadarıyla genç yönetici değil.
Hatayı kendimizde değil de hep başkalarında görmek ne kadar kolay, değil mi? Aslında derine inersek, belki de itiraf etmek istediğimizden çok hatamız olduğunu fark edeceğiz. Kendi ruhuna iyice bak. Gördüklerin, bir Kurtarıcı’ya sahip olman gerektiği hakkında ne söylüyor?
Ekim 20Pazartesİ
Uygulayıcı Olmak
Yak 1:22’yi yeniden okuyun. Grekçesi, Söz’ün uygulayıcıları (işleyicisi) “olun” diyor. Yakup eğer “sözü uygulayın” deseydi, mesajında nasıl bir fark olurdu?
Yakup, olmak ile yapmayı birleştirmektedir. Ne onları birbirinden ayırıyor, ne de birini diğerine üstün kılıyor. Onlar tıpkı bir paranın iki yüzü gibi ayrılmazdırlar. Bizler uygulayıcılar olmak zorundayız. Bundan başka burada Grekçe’deki olmak sözcüğü için kullanılan kip, gelecekteki belirsiz bir zaman yerine şu anda bizlerden beklenen, süregiden itaatkâr bir yaşam tarzını kastetmektedir.
Ana fikir şudur ki, bizler Rab’de yeni insanlar haline gelmeliyiz ve olduğumuz şeyin sonucu olarak, Allah’ın bizlere buyurduğu şeyleri yapmalıyız. Bu sadece kuralları takip etmekten biraz farklıdır (dünkü çalışmamızda zengin genç yöneticinin sorununda gördüğümüz gibi).
Luka 6:27–38’i oku. Yapmamız gereken eylemlerden bazıları nelerdir?
“Düşmanlarınızı sevin.” “Sizden bir şey dileyen herkese verin.” “Babanız merhametli olduğu gibi, siz de merhametli olun.” (Luka 6:27, 30, 36). Olanaksız gibi görünüyor, değil mi? Kendiliğimizden ise öyledir. Sevgi günahkâr insanlığa sanki doğal olarak gelemezmiş gibidir. İşte bu yüzden İsa iki farklı ağaç türünden ve onların ürettiği meyvelerden bahsediyor (Luka 6:43–45).
Benzer şekilde Galatyalılar 5’de Pavlus benliğin işlerini (Gal 5:19–21) Ruh’un meyvesi (Gal 5:22, 23) ile kıyaslamaktadır. Yapmaya ne kadar çok odaklanırsak, o kadar kötü oluruz; hâlbuki Ruh tarafından yönetilirsek tamamen farklı bir sonuç elde ederiz—sevginin ve itaatin meyvesini.
İtaat etmen gereken bir kural olduğundan veya senden talep edildiğinden dolayı yaptığın bir şeyi düşün. Benzer durumu, Mesih’in senin içinde yaşamasından dolayı içinden gelerek yaptığın bir şey ile kıyasla. Bu karşılaştırma, bugünkü çalışmamızı anlamana nasıl yardımcı oluyor?
Ekim 21Salı
Özgürlük Yasası
Yak 1:25’i okuyun. Yasanın rolü hakkında ne söylüyor?
Yakup, Allah’ın yasasını “mükemmel” (Mez 19:7) ve özgürlük yolu (Mez 119:45) olarak anarak Mezmurlar’ı yansıtıyor. Fakat Yakup’taki yasanın bizleri kurtaramayacağına ve kesinlikle arındıramayacağına dikkat edin. Bu bize Allah’ın idealini gösterir, fakat bu durum dünyaca ünlü bir atletin müthiş performansını görüp de aynı şeyi kendimizin de yapacağını sanmaktan farklı değildir. Bu ideali izlemek için yaşamımızda Mesih’in kudretine ihtiyacımız vardır.
Romalılar 8:2, 4 ve 2.Korintliler 3:17, 18’i okuyun. Ölümün bir aracı olarak ya da özgürlüğe ve yaşama götüren yolu gösteren bir araç olan yasa arasındaki fark nedir?
Pavlus bile, “Tanrı katında aklanacak olanlar Yasa’yı işitenler değil, yerine getirenlerdir” diye tasdik etmişti (Rom 2:13). Onun da dediği gibi, bizler sadece Ruh’un işleyişiyle yasanın kalplerimize yazılmasıyla uygulayıcılar olabiliriz. Sadece kalpten itaat edersek, yasa özgür kılan bir yasa haline gelebilir.
Bu yüzden sorun yasada değil, bizlerdedir. Bizler gerçekte kim olduğumuzu unutuyoruz: Kurtarıcı’ya sürekli ihtiyaç duyan günahkârlar. Mesih’in dışındayken bizler sadece yasanın kınamasını duyarız. Fakat Mesih’te isek, İsa’da özgür bırakılmış (Yu 8:36) yeni yaratıklar oluruz (2Ko 5:17). O’nun bizlere “sizi sevdiğim gibi birbirinizi sevin” (Yu 15:12) ifadesinde olduğu gibi yasayı söyleyişini duyarız. Mesih sayesinde, lütufla kurtulmuş ama yeniden suçlanmaya ve köleliğe kaymak istemeyen Allah’ın oğulları ve kızları olarak özgürlüğü yaşarız. Mesih’te sadece günahlarımız affedilmekle kalmaz, şimdiden yasaya itaat edebileceğimiz yeni bir yaşama kavuşuruz. Böyle yaparız, ancak kurtulmak amacıyla değil, zaten kurtulduğumuzu bilmekten gelen bir özgürlük ve bu yüzden artık yasanın suçlaması altında olmadığımızdan.
Sahip olduğumuz tabiatla, onun sayesinde kurtulmak için yasayı tutmaya çalışmanın nasıl bir şey olduğunu düşün. Bu, yasayı nasıl bir kölelik aracı yapardı? İsa nasıl bizleri bu kölelikten özgür kılarken, aynı zamanda yasayı tutmamızı buyurmuştu?
Ekim 22Çarşamba
Yararlı mı, Yararsız mı?
Yak 1:26, 27’yi okuyun ve Matta 25:35, 36, 40 ile Romalılar 12:9–18 ile karşılaştırın. Bu pasajlar ışığında gerçek imanı nasıl tarif ederdin?
Eğer İsa, Yakup ve Pavlus bir şeyi vurguluyorsa, bu işe yarar bir imanlı olmanın önemindendir. “En basiti” (Mat 25:40) bile sevmekle, gözardı edilenleri ziyaret etmek için zaman harcamakla, konukseverlik göstermekle—tüm bu pratik yollar ve daha fazlasıyla—İsa’nın sevgisini gösteririz ve İsa’nın bizler aracılığıyla sevgisini göstermek için kanallar oluruz.
“Müjde yararına en güçlü kanıt, seven ve sevebilen bir imanlıdır.”—Ellen G. White, The Ministry of Healing, S. 470. Tabii ki şunu açıklayarak devam ediyor, “böyle bir yaşam sürmek, böyle bir etki bırakabilmek çaba, kendini adama, disiplin gerektirir.”—S. 470. Doğal veya otomatik olarak gelmez. Eğer dinimiz sadece imanı onaylamak ve vaazları dinlemekten oluşuyorsa, genellikle boşunadır.
Yakup 26, 27. ayetlerde “din” veya “dindarlık” ifadesini, olağandışı bir şekilde samimi olmak sözcüğüyle tarif etmektedir. Böyle bir davranışın, ani, görülür sonuçları olur ve insanlar farkı hisseder.
Görünür değişimlerden birisi, söz seçimlerimizde olur. Utanılacak yorumlar, sert tonlar ve el hareketleri kullanmak yerine, iletişimimizin başkaları üzerinde bıraktığı etki konusunda daha duyarlı hale geliriz. Yabani bir atın şiddeti ve enerjisiyle tozu dumana katmasın diye dilimizi “dizginleriz”.
Yakup aynı zamanda sevgimize ve şefkatimize en çok ihtiyaç duyanlar olarak öksüzler ve dulları ayırıyor. Dünyevi bakış açısından, topluma hiçbir şey kazandırmayacak olanlara kaynaklarımızı ayırmak pek anlam taşımaz. Fakat Allah’ın bakış açısından, toplumdan dışlanmış ve dünya tarafından reddedilmiş olanlara karşı nasıl davrandığımız çok önemli olup, Mesih’in gerçek takipçileri olduğumuzu belirler: ya bizlere geri ödeme yapamayacaklara borç para vererek; ya karşılığını veremeyecek olanları yemeğe davet ederek; ya da bizlere kötü davrananlar için bereket duaları ederek (Luka 6:35, 14:12–14, Mat 5:44). Pavlus’un da işaret ettiği gibi, bizler iyi işler yapmak için Mesih İsa’da yeniden yaratıldık (Ef 2:10).
Zamanının ve enerjinin ne kadarını ihtiyaç içindekilere yardım için ayırıyorsun? Yanıtın, imanının gerçekte ne kadar “yararlı” olduğu konusunda ne söylüyor?
Ekim 23Perşembe
Dünyadan Farklı
Birinin kendisini “dünyanın lekelemesinden koruması” (Yak 1:27) ne demektir? Bu nasıl mümkün olabilir? Ayrıca bkz. 1Yu 2:15, 16; 2Pe 1:4.
Bazı insanlar dünyadan yeterince uzaklaşırlarsa, onun birçok ayartılarından da kaçınabileceklerini sanırlar. Burada bazı gerçekler olsa da ve mümkün olduğunca ayartılardan kaçınmamız gerekse de (özellikle direnilmesi çetin olanlar), sorunlarımız ve zayıflıklarımız nereye gidersek gidelim bizi takip edecektir. Günahla olan sorunda bizim dışımızda yer alanlar önemli bir role sahip olsa da, asıl sorun içimizde ve kalplerimizdedir. İşte gerçek savaş oradadır ve nerede yaşarsak yaşayalım, bu savaşta mücadele etmeliyiz.
Ayrıca bazı sorunları çözmenin, kalanları daha da görünür yapması ilginç bir olgudur. Örneğin odanın bir kısmını temizlemek, diğer yerlerdeki kirleri daha da görünür hale getirir. Ruhsal yaşamda da böyledir: “Mesih’e yaklaştıkça yaşamımızdaki hataları daha çok fark edeceğiz. Günahkâr benliğimizi kusursuz Kurtarıcımızla karşılaştırdıkça, bu hataları tüm açıklığıyla görmeye başlayacağız.”—Ellen G. White, Cennete Giden Yol, S. 51.
Burada Ellen G. White’ın söylemediği şeyi söylemeyelim. O, İsa’ya yaklaştıkça daha hatalı hale geleceğimizi söylemiyor. Şöyle devam ediyor: “İhtiyacımızı hissetmek bizi Kurtarıcımıza ve Tanrı’nın Sözü’ne döndürecektir. O’nun harika karakterini gördükçe, biz de O’nun gibi olmaya başlayacağız.”— Cennete Giden Yol, S. 52.
Gerçek din, kişiyi daha derin bir tecrübe için “acıkıp susamaya” yönlendirir (Mat 5:6). İsa, O’nun istemini anlamak için göksel Baba’sıyla yeterince yalnız zaman geçirdi. Ancak O, hiçbir zaman kendisini insanlara kapatmadı. İnsanların olduğu yere gitti. O’nun “yiyeceği” yoksula ulaşmak, önyargı engellerini parçalamak ve sonsuz yaşam müjdesini paylaşmaktı (Yu 4:28–35).
İsa ve ilk imanlıların rejimi ve yaşam tarzları, çevrelerindeki dünyadan çok farklı olsa da, bu uygulamalar hiçbir zaman onları imanlarını paylaşmaktan alıkoymamıştır. Onlar her yere gitmişler, müjde imparatorluğun her yerinde yayılmış ve Roma gibi bozukluğun ve kötülüğün olduğu merkezlerde bile sağlamca tesis edilmişti.
Ekim 24Cuma
Ek Çalışma: Ellen G. White, “Öğrenciliğin Ölçütü,” S. 45–52, Cennete Giden Yol.
“Yasa, Allah’ın büyük ahlaki büyütecidir. İnsan sözlerini, ruhunu, eylemlerini Allah’ın Söz’üyle karşılaştırmalıdır.”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 7, S. 935.
“İnsanı itaatten serbest bırakmak yerine, iman ve sadece iman bizleri itaate yönelten Mesih’in lütfunun paydaşı yapar.
“İsa’nın insan tabiatı içinde olduğu gibi, Allah da kendisine takipçiler ister. O’nun gücüyle bizler de Kurtarıcı’nın yaşadığı soylu ve saf bir yaşam sürmeliyiz.”—Ellen G. White, Our Father Cares, S. 69.
Tartışma Soruları:
¤ Bizlere dünyevi yerlerden uzaklaşmanın (mümkünse) daha yararlı olduğu söylense de, bu neden günah ve ayartılma sorununa nihai bir çare değildir? Her tür ayartıyı tamamen terk etmek için ne kadar uzağa gitmeliyiz? Nerede yaşarsak yaşayalım, günah ve ayartı için tek yanıt nedir?
¤ Polis, suçlu olduklarından kuşkulandıkları kişilerin bulundukları yerlere elektronik dinleme cihazlarını yerleştirmeye çalışıyordu. Tek sorun şuydu: hangarların etrafında azgın dobermanlar vardı. Böylece polisler her gece köpekleri hamburgerlerle beslediler. Başlangıçta tel örgüler arasından beş altı tane atıyorlardı. Çok geçmeden köpekler polislerin ellerinden sadece burgerleri yemekle kalmayıp, bitirdikten sonra onların ellerini de yalamaya başladılar. Böylece köpekler uysallaştılar, polisler de gizlice içeriye sızıp cihazları yerleştirdiler. Bu öyküden, eğer dikkat etmezsek savunmamızın düşeceği konusunda nasıl bir ders alabiliriz?
¤ Sadece Söz’e inanmak yerine, Söz’ün uygulayıcıları olmak konusunda biraz daha düşün. Sonunda bu ikisi arasındaki gerçek fark nedir?
¤ Mesih’in lütfundan dolayı yasadan özgür olduklarını iddia edenlere ne söylerdin? Bununla gerçekte ne ima ediyorlar ve onlara nasıl yanıt verirdin?
Güneşin Batışı: 18:12 (İstanbul)
Konu 5*Ekim 25–31
Sevgi ve Yasa
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler: Yak 2:1–13; Markos 2:16; Lev 19:17, 18; Rom 13:8–10; Yu 12:48.
Hatırlama Metni: “Çünkü yargı merhamet göstermeyene karşı merhametsizdir. Merhamet yargıya galip gelir” (Yak 2:13).
Ö
yküyü çok iyi biliyoruz da, sorun şu: Akıllarda ne kadar iyi kaldı? Önce bir kâhin, sonra da bir Levili Yeruşalim’den Eriha’ya giderken yarı ölü bir şekilde yolda yatan bir adamla karşılaştılar. Her ikisi de dini görevlerini yerine getirmiş olmalarına rağmen, görünen o ki hiçbiri bu görevlerini yaralı birine karşı sorumluluk duygusuyla ilişkilendirmemişti ve öylece geçip gittiler. Sonunda yarı putperest olan Samiriyeli biri de oradan geçer, adama acır, yaralarını sarar, iyileşebilmesi için onu bir hana yerleştirir ve ücretini öder. Adam belki ihtiyaç duyar diye, hancıya dönüşünde ödeyeceği sözünü verir (bkz. Luka 10:30–37).
İsa bu öyküyü, sonsuz yaşam konusunda soru soran bir yasa uzmanına yanıt olarak anlatmıştı. İsa, yasa uzmanına “Daha çok gayret et!” veya “Daha fazlasını yap!” demek yerine, eylemsel bir sevginin tasvirini yapmıştı. Yani potansiyel olarak tehlikeli ve hoş olmayan durumlarda bile sevmek durumundayız, hatta hoşlanmadığımız kişileri bile sevmeliyiz.
Kolay olmasa da ve çoğunlukla tabiatımıza aykırı gelse de, gerçek sevgi önemli miktarda risk içerir ve hem dışarıda ve hem de (özellikle) inanlı topluluğunun içinde bizleri insanlardan ayıran engelleri ortadan kaldırmamız için çağrı yapar. Bu hafta, bu önemli gerçek hakkında Yakup’un ne dediğine bakacağız.
*1 Kasım Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
PazarPazar Ekim 26
Altın Takan Adam
Yak 2:1–4’ü okuyun. Diğerlerine nazaran karşılaştırmalı bir tetkik. Biri zengin, şık giyimli ve önemli biri, diğeri ise yoksul, kirli giysiler içinde ve önemsiz biri. Birisine nazik davranılırken diğeri küçümseniyor. Birine konforlu, seçkin bir yer sunulurken; diğerine ayakta durması ya da yere oturması söyleniyor.
Tarif pek de hoş değil, özellikle de ibadet servisindeki durumu tasvir ettiğinden dolayı! 2. ayette geçen “toplanma yeri” veya “meclis” için kullanılan Grekçe sözcük, muhtemelen başlangıçta çoğunlukla evlerde gerçekleşen (bkz. Elç 18:7, 8), fakat sonradan Yahudi–Hıristiyan Sebt servisi için kullanılan sinagog’dur.
Birinci yüzyılın Greko–Romen kültüründe kişinin genel imajı ve pozisyonu önemliydi. Zengin, eğitimli veya politik yönden etkili olanlar, bu serveti, itibarlarını ve şahsi çıkarlarını genişletmek için kullanıyorlardı. Kamuya veya dini projelere verilen her büyük bağış, alıcının verene bir şekilde karşılık vermesini zorunlu kılıyordu. Yapılan iyilik, umumi teşekkürle birlikte sadakat ve cömertlikle iade ediliyordu. Hıristiyan servislerine katılan az sayıdaki üst sınıftan insanlara imtiyazlı bir muamele uygulanması beklenirdi. Bu beklentileri gözardı etmek, kiliseye büyük utanç getirirdi. “Siyasi dürüstlük” eksikliği veya toplumsal değerleri reddetme, bir saldırı reçetesi ve bölünme nedeniydi.
Markos 2:16 ve Luka 11:43’ü okuyun. Ne gibi toplumsal beklentiler mevcuttu? Bunlar, müjdenin ilkeleriyle nasıl bir çelişki içerisindedir?
Yoksul veya zengin olmak günah değildir, fakat iman yaşamımızın barometrelerinden birisi, yaşta, zenginlikte, eğitimde ve hatta dini görüşte bizden farklı olanlara nasıl davrandığımızdır. Sosyal basamakta bizden “üstün” olanlara daha fazla, “aşağıda” olanlara ise daha az saygı gösterme eğilimindeyizdir. Allah bizlere farklı olmamız için çağrı yapsa da, düzene kapılmanın kolay olduğunu hatırlamalıyız. (bkz. Rom 12:2).
Şimdi yüzleşelim: Yakup’un tasvir ettiği gibi açıkça kaba olmasak da, hepimiz kolayca favorilere oynamaya elverişli değil miyiz? Kendimizdeki bu sorunu fark etmeyi nasıl öğrenebilir ve onunla mücadele edebiliriz?
Ekim 27Pazartesİ
Sınıf Çatışması
Her kitap müjdecisinin de bildiği gibi, çoğunlukla yoksullar, Hıristiyan kitaplarını almak için en çok fedakârlıkta bulunanlardır. Hali vakti yerinde komşuların bölgesinde ise kitap satmak zordur, çünkü orada yaşayanlar sahip olduklarından hoşnutturlar ve çoğunlukla diğerleri kadar Allah’a ihtiyaç hissetmezler. Aynı olgu daha büyük ölçüde de keşfedilebilir: çoğunlukla ekonomik ve sosyal baskının olduğu yerlerde ve zamanlarda inanlı topluluğu daha hızlı büyür. Her şeyden evvel, büyük meselelerle mücadele edenler, kendilerinde eksiklik bulmayanlara nazaran, çoğunlukla İsa’nın öyküsünde temsil edilen umuda daha açık değiller mi?
Yak 2:5, 6’yı okuyun. Yakup daha önceki dört ayette yazdıklarını burada nasıl açıyor?
Bu pasaja göre hüküm verirsek, bu inanlı topluluğunda zengin ve yoksullar arasında büyük meseleler olduğunu görürüz. Dünya tarafından reddedilse de, Allah yoksulları “imanda zengin” olarak seçmişken, zenginler zenginliklerini yoksulu “sömürmek” için kullanmaktadır. Zenginin yoksulu sömürmesi sorunu, o zamanlar bile mevcut bir gerçekti. Bundan da kötüsü, Roma yasası yoksula karşı, fakat zenginin yanında bir ayrım gözetiyordu.
“Maddi çıkarla hareket ettiği düşünülen düşük sınıftan insanlar, yüksek sınıftan insanlara karşı suçlama yapamazdı ve yasalar, yüksek sınıftaki suçlulara nazaran düşük sınıftan insanların suçlu olduğuna ikna olarak çok sert cezalar getirirdi.”—Craig S. Keener, The IVP Bible Background Commentary: New Testament (Downers Grove, Ill.: InterVarsity Press, 1993), S. 694.
Yak 2:7’yi okuyun. Yakup burada bu kötü davranışın etkisi hakkında hangi önemli noktaya işaret ediyor?
Onların bu kötü davranışı, gerçekten İsa’nın “iyi adına” küfür niteliğindeydi. Kötü eylemler aslında yeterince kötüdür; ancak onları daha da kötü kılan şey, bunu İsa’nın adına yaptıklarını iddia etmeleridir. Bundan da kötüsü, İsa adına zenginliklerini veya güçlerini kullanarak inanlı topluluğundaki başkaları üzerinde avantaj elde ederek bölünmeye ve anlaşmazlığa neden olmalarıdır. Bu yüzden, “onurlu ismimize” yakışacak sözler ve eylemler konusunda çok dikkatli olmalıyız.
Ekim 28Salı
Komşularımızı Sevmek
Yak 2:8, 9 ile birlikte Levililer 19:17, 18 ve Matta 5:43–45’i okuyun. Burada bizlere ne gibi önemli bir mesaj verilmektedir?
Yakup, Allah’ın “krallık yasasından” (Yak 2:8) bahsetmektedir, zira bu “KRALLAR KRALI”nın yasasıdır (Vah 19:16). O’nun krallığının yasası, komşumuzu sevmekle ilgili Yeni Ahit’teki ilk dokuz referansta görülen Dağdaki Vaaz’da (Matta 5–7) detaylı olarak verilmektedir.
Matta 5:43’deki İsa’nın sözleri, o zamanlar Levililer 19:18’in nasıl anlaşıldığını göstermektedir. Örneğin Levililer’deki daha önceki buyruklar, komşuya yönelik benzerlikler içermektedir: birinin “kardeşinden” (Lev 19:17) nefret etmesini ve İsrail halkından birine kin beslemeyi yasaklamaktadır (Lev 19:18).
Büyük bir ihtimalle bazıları, Levili ayetlerinde kendisi belirgin bir şekilde anılmadığı için bu buyrukları İsrailli olmayan birine kızmanın veya nefret etmenin normal olduğu şeklinde yorumlamıştır. Her şeyden evvel, İsrailli olmayanlar da genelde düşman olarak kabul edilmekteydi. Günümüzde, Kumran topluluğu içerisinde kendilerini ulusun geri kalanından ayıran böyle bir grup dindar Yahudi olduğunu biliyoruz. Onlara, sadece yabancıları değil aynı zamanda topluluğun öğretilerini reddeden İsraillileri de içeren bir yafta olarak “karanlığın çocuklarından” ve “lanetli insanlardan” nefret etmeleri öğretilmişti (The Community Rule 1QS 1:10; 9:21, 22).
“Günah tüm kötülüklerin en büyüğüdür; bizler de günahkâra acımalı ve yardım etmeliyiz. Yanılgıya düşen, bundan dolayı utanç duyan ve kendi hatasının farkında olan birçok kişi vardır. Onlar kendilerine cesaret verecek olan sözlere susamışlardır. Neredeyse sefalete sürükleninceye dek kendi hatalarına ve yanlışlarına bakarlar. Bu kimseleri ihmal etmemeliyiz. Eğer bizler imanlı isek, bizlerin yardımına en çok ihtiyacı olanların yanından geçip gitmemeli ve onlara mümkün olduğunca uzak durmamalıyız. Hastalık ya da günahtan dolayı insanların acı çektiğini gördüğümüzde, asla ‘bu beni ilgilendirmiyor’ dememeliyiz.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 494.
Hak etmeyenler ve sevgiye karşılık vermeyenler için gösterilen çıkarsız sevgi konusunda İsa’nın yaşamı, sahip olduğumuz en büyük örnektir. Sevgiyi hak etmediklerine ve karşılık vermediklerine inandığımız kişilere böyle bir sevgide bulunmayı nasıl öğrenebiliriz? Nihayetinde tam bir adanmışlık ve nefsimizi inkâr neden tek yanıttır?
Ekim 29Çarşamba
Bütün Yasa
Yak 2:10, 11’i okuyun. Şimdi aşağıda sıralanan pasajları okuyun ve bunları ya “bütün yasa,” ya “sevgi yasası,” ya da her ikisini vurgulayarak sınıflayın.
Bütün Yasa
Sevgi Yasası
Mat 5:18, 19
Mat 22:36–40
Rom 13:8–10
Gal 3:10
Gal 5:3
Gal 5:14
Yasa üzerine İsa’nın öğretilerinin ne kadar radikal olduğunu kavramak bizler için çok güç. O zamanki dindar Yahudiler (ve bugün birçokları) için Musa kitabındaki bütün yasaları tutmaksızın, yasayı gerçekten tuttuğunu iddia etmek olanaksızdı. Nihayetinde 613 ayrı yasa tanımlanmıştı (248 olumlu yasa ve 365 olumsuz yasa).
İsa’ya hangi yasanın en önemlisi olduğu sorusu (Mat 22:36), muhtemelen O’nu tuzağa düşürmek amacıyla sorulmuştu. Ancak İsa her “yot”un (İbrani alfabesindeki en küçük harf; Mat 5:18) önemli olduğunu beyan etmesine rağmen, Allah’ı sevmenin ve komşunu sevmenin en önemli buyruklar olduğunu öğretmişti, zira bunlar diğerlerini de kapsıyordu.
İsa’nın öğretisi aynı zamanda itaatin tek başına olamayacağını göstermektedir. Bu hep bağıntılıdır, aksi takdirde anlamsız olurdu. Diğer bir deyişle eğer yapmadığımda mahvolmaktan korktuğum için ondalık veriyorsam, bu bağıntılı değildir. Diğer yandan Allah’ın bana ne kadar çok verdiğine minnettar olup ondalık veriyorsam, o zaman eylemlerim Allah ile olan ilişkime dayalıdır.
İsa aynı zamanda yasanın “daha önemli konuları” olan “adalet, merhamet, sadakat”ten (Mat 23:23) bahsetmişti. Bunların hepsi de Allah ile diğer insan ilişkileri etrafında dönmektedir. Bu yüzden Yakup, İsa’nın veya Pavlus’un sözlerinden farklı bir şey söylememektedir: Allah’ın yasasına karşı herhangi bir ihlal, bir ölçüde Allah’a ve diğer insanlara karşı ilişkimizi zedeler. O halde bu, yeterli derecedeki iyi işlerimizin kötü işlerimize baskın çıkması sorunu değildir. Bu, sanki her şeyin bizim etrafımızda döndüğü tek başına bir itaat olurdu. Buna karşılık İsa’yı tanımakla dikkatimizi kendimize değil, sadakatle Allah’a ve diğer insanlara hizmet etmeye çeviririz.
İtaatinin ne kadarı, Allah’a ve başkalarına olan sevginden, ne kadarı zorunluluk duygusundan kaynaklanıyor? Zorunluluktan dolayı çalışmak hep yanlış mı? Belki de bir kişi için sevgi hissetmesen de, sadece yapman gerektiği için o kişiye yardım ediyorsun. Bunda yanlış olan şey nedir?
Ekim 30Perşembe
Yasayla Yargılanmak
Yak 2:12, 13’ü okuyun. (Ayrıca bkz. Yu 12:48; Rom 2:12, 13; 2Ko 5:10; Vah 20:12, 13.) Bu ayetler, yargı hakkında ne öğretiyor?
İster iyi olsun ister kötü, yaptıklarımız temelinde yasa tarafından yargılanacağımızdan daha açık bir öğreti yoktur. Ayrıca aynı zamanda Kutsal Kitap İsa’ya olan iman aracılığıyla, O’nun doğruluğuyla kaplanacağımız konusunda da çok açıktır.
Bu kaplanma iki hali gerektirmektedir: bağışlanma (aklanma) ve itaat (kutsanma). “Bu nedenle Rab Mesih İsa’yı nasıl kabul ettinizse, O’nda öylece yaşayın” (Kol 2:6); ve “Vaftizde Mesih’le birleşenlerinizin hepsi Mesih’i giyindi” (Gal 3:27).
Sık sık, sadece yaptıklarımız değil, yapmadıklarımız temelinde de yargılanacağımız söylenir. Bu gerçek olsa da, birçokları bunun anlamı konusunda yanlış bir fikre sahiptir. Daha fazla şey yapmakla ilgili değildir. Bu, düş kırıklığı ve şahsi yenilginin bir reçetesidir. Yakup’un 13. ayetin ilk yarısında ne dediğine dikkat edin: “yargı merhamet göstermeyene karşı merhametsizdir”. Yineleyecek olursak, bu “yapmanın” bağıntılı tarifidir.
Eğer bu konuyu uzun uzadıya düşünürsek, yargı konusunda o kadar paranoyak olurduk ki, sonunda çaresizlik içerisinde pes ederdik. Fakat bu, “Tanrı’dan korkun! … Çünkü O’nun yargılama saati geldi” (Vah 14:7) anlamında değildir! Aksine her zaman, erdemleri yargıdaki tek umudumuz olan İsa’nın doğruluğuna güvenmeliyiz. Yapmamız gereken her şeyi bizlere bildirerek teşvik eden şey, doğruluğuyla bizleri kurtaran Allah’a olan sevgimizdir.
Aynı zamanda, Kutsal Kitap’ta yargı konusundaki uyarılar bizim iyiliğimiz içindir, öyle ki yanlış bir güvenlik hissiyle kendimizi uyutmayalım. Yakup diyor ki, “Merhamet yargıya galip gelir” (Yak 2:13). Onun sözlerini hatırlamalıyız, özellikle de en kötü günaha düşenlerle meşgul olurken.
Sadece kınama ve yargılama beklerken, sana merhamet, lütuf ve af verildiğinde kendini çok kötü hissettiğin oldu mu? Nasıl hissettin? Bir sonrasında başka biri aynı duruma düştüğünde, kendi durumunu unutmadığından nasıl emin olabilirsin?
Ekim 31Cuma
Ek Çalışma: Ellen G. White, “Yaşam Kayıtlarımızla Yüzleşmek,” Büyük Mücadele, S. 258–265.
“Allah sizi insanların ve meleklerin önünde kendi evladı olarak kabul etmiştir; bu ‘çağırıldığınız iyi isme’ leke sürmemek için dua edin (Yakup 2:7). Allah sizi bu dünyaya kendi temsilcisi olarak gönderir. Hayatın her eyleminde, Allah’ın adını sergilemelisiniz... Bunu ancak Mesih’in lütfunu ve doğruluğunu kabul ederek gerçekleştirebilirsiniz.”—Ellen G. White, Bereket Dağından Düşünceler, S. 107.
“Adalet, Mesih aracılığıyla, yüce kutsallığından bir nokta bile feda edilmeden bağışlamaya yetki verecektir.”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 7, S. 936.
Tartışma Soruları:
¤ Gandi, şöyle söylerken birçoklarının da düşüncesini özetliyordu, “Mesih’inizi seviyorum ama Mesihçilerinizi değil. Mesihçileriniz Mesih’inizden o kadar farklı ki.” Maalesef böyle söylediğini anlamak neden o kadar zor değil? Tabii ki başkalarının Mesih adına yaptıklarına bakmak çok kolay, neden bunun yerine kendimize ve İsa adına ne yaptığımıza bakmak zorundayız? Çevremizdeki dünyaya O’nu ne kadar iyi tanıtıyoruz?
¤ Özgeçmişlerine, sosyal statülerine, mizaçlarına, vs. bakılmaksızın, inanlı topluluğunuz insanların kendilerini değerli ve saygıdeğer hissettikleri bir yer mi? Eğer değilse, fark yaratmak için ne yapabilirsiniz?
¤ Ülkenizde, Kutsal Kitap inancının ilkelerine aykırı olan ne gibi gelenekler ve sosyal normlar mevcuttur? Aşikâr ve gizli olanlardan bazıları nelerdir? Bunları tanımladıktan sonra, İsa’nın hepimize daha iyi bir yaşam tarzı sunduğunu göstermek için bunları nasıl aşabilir ve müjdenin ilkelerini nasıl yaşamında gösterebilirsin?
¤ Komşunu sevmek bir yana, fakat Allah’ı sevmek ne anlama geliyor? Grubunuzla, Allah’ı sevmenin ne anlama geldiğini, O’nu neden sevdiğimizi ve bu sevgiyi nasıl ifade ettiğimizi tartışın.
¤ “Merhamet yargıya galip gelir.” Pratik bazda bu ne anlama gelmektedir, özellikle hata yapanlarla olan ilişkilerimiz göz önüne alındığında? Burada ne tür bir denge gereklidir?
Güneşin Batışı: 17:02 (İstanbul)
Konu 6*Kasım 1–7
İşleyen İman
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler: Yak 2:14–26; Rom 3:27, 28; Titus 2:14; 2Ko 4:2; Rom 4:1–5; Yşu 2:1–21.
Hatırlama Metni: “Ruhsuz beden nasıl ölüyse, eylemsiz iman da ölüdür” (Yak 2:26).
B
aşarılı bir doktor ve birkaç yüz üyesi olan yüksek profilli bir kilisenin ihtiyarıydı. Kilisenin büyük projelerinin en büyük destekçisiydi ve cömertliği diğerlerini de teşvik ediyordu. Doktor aynı zamanda büyük bir vaazcıydı. Pastör gittiğinde o vaaz vermiş ve herkes teolojik açıdan derin, samimi ve ruhsal olan mesajına hayran kalmıştı.
Sonra günün birinde gerçek ortaya çıktı. Bir önceki Sebt Günü doktorun yokluğu, çoğu kişinin düşündüğü gibi onun tatilde olmasından kaynaklanmıyordu. Hayır, plajdaki malikânesinde aşırı dozda keyif verici uyuşturucu almaktan dolayı ölü bulunmuştu.
Şok edici bir diğer açıklama ise, yatak odasında düzinelerce pornografik video ve dergi bulunduğuydu. Kilise üyeleri şok geçiriyordu, özellikle de onu bir rol model olarak gören gençler. Tüm yargıyı Allah’ın ellerine bırakmak zorunda olsak da, doktorun eylemleri, hiç kuşkusuz onun imanın gerçekliğine yönelik şüphe uyandırıyordu.
Ana fikir? İmanla kurtulsak da, imanlının yaşamında iman ve işleri birbirinden ayıramıyor oluşumuz, Yakup’un kitabındaki çok önemli fakat sık sık yanlış yorumlanan bir gerçektir.
*8 Kasım Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
PazarPazar Kasım 2
Ölü İman
“Kardeşlerim, bir kimse iyi eylemleri yokken imanı olduğunu söylerse, bu neye yarar? Böylesi bir iman onu kurtarabilir mi?” (Yak 2:14). Bu ayeti, sadece imanla kurtulma bağlamında nasıl anlamalıyız? Yak 2:15–17’yi okuyun; Rom 3:27 ile karş., 28; Ef 2:8, 9.
Eylemsiz iman. Yakup, bu tür bir sahte imana ilişkin canlı bir resim sergiliyor (Yak 2:15, 16). Zaten gördüğümüz gibi, Yakup kitabındaki itaat, bağıntısaldır. O halde inanlı topluluğunda ihtiyaç içindeki bir kardeşimiz ile nasıl ilişki kuracağız? Sözler yeterli değildir. Allah bu kardeşimize yardım etmemiz için bizi araç olarak kullanıyorsa, ona basitçe, “Esenlikle git. Allah versin” diyemeyiz.
Tabii ki, ihtiyaçların sonu gelmez ve bunların hepsini karşılayamayız. Ancak “birliğin gücü” diye anılan bir prensip vardır. Bizler İsa’nın elleri ve ayaklarıyız, her seferinde bir kişiye yardımcı olabiliriz. Aslında, İsa da genellikle böyle çalışıyordu. Markos 5:22–34’de, kızı ölmekte olan bir adam, yardım etmesi için O’ndan ricada bulunmuştu. Yolda, arkadan bir kadın yaklaştı ve İsa’nın elbisesine dokundu. Şifadan sonra, İsa oradan ayrılmış ve kadın sevinç içinde kalmış olabilirdi. Fakat İsa, onun fiziksel şifadan daha fazlasına ihtiyacı olduğunu biliyordu. Bu yüzden durdu ve kadın İsa için tanıklık yapmayı öğrenebilsin, aldığı kadar paylaşabilsin diye onunla zaman geçirdi. Sonra Yakup 2:16’daki şu sözleri söyledi: “Esenlikle git” (Mar 5:34). Fakat Yakup’taki sözlerden farklı olarak, bu durumda gerçekten bir anlam taşıyordu!
Eğer bir ihtiyacı fark edip de bir şey yapmıyorsak, imanı tecrübe etme fırsatını da kaçırmış oluruz. Böyle yaparsak, imanımız giderek zayıflar ve ölür. Çünkü eylemsiz iman ölür. Yakup bunu daha da güçlü olarak tarif etmiştir: iman zaten ölmüştür. Eğer canlı olsaydı, eylem de olurdu. Eğer yoksa bu neye yarar? Yakup, 14. ayetin sonunda bu tür eylemsiz ve değersiz bir iman hakkında soru soruyor. Birçok çevirisine nazaran Grekçesi çok daha güçlü bir ifade içermektedir: “Bu iman onu kurtaramaz, kurtarabilir mi?” Yakup’un bizlerden beklediği yanıt, açıkça “Hayır” olmalıdır.
Eylemlerimizin bizi kurtaracağı aldatmacasından kendimizi korurken, imanımızı eylemlerle daha iyi ifade etmeyi nasıl öğrenebiliriz?
Kasım 3Pazartesİ
Kurtarıcı İman
Yak 2:18’i okuyun. Yakup’un buradaki ima ettiği şey nedir? Eylemlerimizle imanımızı nasıl gösterebiliriz?
Yakup burada yaygın bir retorik (sözbilim) tekniğini kullanarak, potansiyel muhalifin öne çıkmasını sağlıyor. Bu durumda muhalif, kişinin bunlardan herhangi birine sahip olduğu sürece sorun olmadığı şeklinde, iman ile eylemler arasında bir takoz kullanmaya çalışır. Ancak Yakup’un ima ettiği şey, bunun yerini tutan eylemler yoksa bir imanlının imanla kurtuluş umudu olmadığıdır: “Eylemlerin olmadan sen bana imanını göster, ben de sana imanımı eylemlerimle göstereyim” (18. ayet).
Anahtar nokta, imanın tek başına kurtaramayacağıdır. Gerçek iman, kurtarıcı iman, iyi eylemlerle karakterize edilir. Aynı şekilde, imandan kaynaklandığı takdirde eylemler, iyi eylemlerdir. İman ve eylemler birbirinden ayrılamaz. Tıpkı çift taraflı bir para gibi, birisi olmadan diğeri de mevcut olamaz. Bir para gibi bir tarafı tura, diğer tarafı yazıdır. İman önce gelir ve sonra onu eş eylemlere yöneltir.
Pavlus’un eylemlere olan tavrını, Efesliler 2:10, 1.Selanikliler 1:3, 1.Timoteos 5:25 ve Titus 2:14’de inceleyin. İyi eylemler neden önemlidir?
Pavlus, aslında iyi işlere karşı değildi. Bir kurtuluş aracı olarak eylemlere karşıydı (bkz. Gal 2:16). Gerçekte Pavlus, kurtuluş için yasanın işleyişine dayananlar lanet altındadır demişti, zira yasayı tutarak kurtulmaya çalışan hiç kimse, onu gerçekten tutmayı başaramamıştır (Gal 3:10). İtaat, sadece Kutsal Ruh’un armağanı sayesinde mümkündür.
“Eğer insan, iyi işleriyle kurtuluşu hak edemiyorsa, o zaman bu tamamen bir günahkâr olarak elde ettiği lütufla olmalıdır, zira o alır ve İsa’ya iman eder. Bu tamamen bedelsiz bir armağandır. İmanla aklanma konusu, tartışma götürmez. Ve düşmüş insanın iyi işlevlerinden doğan erdemlerinin, hiçbir zaman kendisine sonsuz yaşamı temin edemeyeceği meselesi halledilir halledilmez, tüm tartışma da sona erer.”—Ellen G. White, Faith and Works, S. 20.
Cennete giden yolu çizemeyeceğimize ilişkin iyi haber, neden Allah’a olan sevgiden, tüm iyi işleri yapabileceğimiz konusunda bizleri motive etmelidir?
Kasım 4Salı
Cinlerin “İmanı”
Eylemler yoksa birinin imanının saflığını “kanıtlamak” için bir başka yol daha vardır: inanç sağlamlığıyla. Eğer doğru şeylere inanıyorsam, o zaman imanlı olmalıyım, değil mi?
2.Korintliler 4:2; 1.Timoteos 2:4; Yakup 5:19, 20; 1.Petrus 1:22 ve 1.Yuhanna 3:18, 19’u okuyun. Bu ayetler, gerçeği bilmenin ne kadar önemli olduğu hakkında bize ne söylüyor?
Hiç kuşkusuz, gerçeğe yönelik entelektüel bir bilginin çok önemli bir yeri vardır. Ancak bu bilgi, aslında kişinin kurtarıcı bir imanı olup olmadığını kanıtlaması açısından yeterli değildir.
Gerçek imanın ne olduğuna yönelik yanlış görüş hakkında, Yak 2:19’da bizlere hangi uyarı yapılmaktadır?
Eski Ahit’teki en temel iman beyanı Yasa 6:4’de geçer, “Dinle, ey İsrail! Tanrımız RAB tek RAB’dir”. Şema olarak bilinen (çünkü bu İbrani sözcükle başlar) bu ayet, tek Allah’a imanı saf bir şekilde özetler. Diğer dini öğretiler hep bu ana gerçekten akar.
Ancak cinler bile bu gerçeğe inanır. Aslında bilirler! Ancak bunun onlara ne faydası var ki? İsa ile karşılaştıklarında, O’nun kurbanları terk etmeleri yolundaki buyruğunda olduğu gibi, Allah’ın huzurunda titrerler (Mar 3:11, 5:7).
Entelektüel bir imanın, eylemlerimize yönelik bir etkisi yoktur; aslında bizleri yanlış doktrinlerle ve yalanlarla aldatmak için aktif bir şekilde çalışan cinlerin sahip olduğu iman da aynısıdır. Tıpkı İsa’nın zamanındaki İsrail’de olduğu gibi, cinler murdar ve kötü davranışlara tutunan kurbanların arzuları doğrultusunda insanları aldatmacalarına inanmaları için teşvik edeceklerdir: “Ruh açıkça diyor ki, son zamanlarda bazıları yalancıların ikiyüzlülüğü nedeniyle aldatıcı ruhlara ve cinlerin öğretilerine kulak vererek imandan dönecek” (1Ti 4:1).
Yaşamlarımızda iman açıkça görülmelidir, aksi takdirde bu kurtarıcı bir iman değildir; aksine “cinlerin imanıdır” ve böyle bir iman onları kurtarmadığı gibi bizleri de kurtarmaz.
Kasım 5Çarşamba
İbrahim’in İmanı
Yak 2:21–24’yü okuyun ve Romalılar 4:1–5, 22–24 ile karş. Bu ayetlerde tarif edilen İbrahim’in imanı nasıldır ve aklanma neyin üzerine kuruludur?
İlginç olan, hem Yakup hem de Pavlus Yaratılış 15:6’dan alıntı yapmış, fakat görünen o ki zıt sonuçlara varmışlardır. Yakup’a göre İbrahim eylemleriyle aklanmıştı, fakat Pavlus, Romalılar 4:2’de bu olasılığı açıkça reddetmiştir (24. ayet ile karş).
Ancak Romalılar 4’deki yakın bağlam, aklanma için sünnetin gerekli olup olmadığıyla ilgiliydi; yani diğer uluslardan olanların, kurtulmaları için Yahudi olup olmamalarıyla (Rom 3:28–30). Pavlus, İbrahim’in sünnetli olma “eylemini” değil, onun imanının aklanma için temel oluşturduğunu göstermektedir, zira İbrahim daha sünnet olmadan önce iman etmişti. İbrahim, dahili imanının harici bir göstergesi olarak daha sonra sünnet olmuştu (Rom 4:9–11). Fakat sadece eylemler, hatta sünnet bile aklanma için yeterli değildir, çünkü sadece “atamız İbrahim’in … sahip olduğu imanın izinden yürüyenler” (Rom 4:12) aklanacaktır.
Bu ifade, Yakup’unkinden gerçekten çok farklı mıdır? Pavlus da, İbrahim’in imanın “kanıtı” olarak, Yakup’un kullandığı aynı kanıtı kullanmıştı (bkz. Rom 4:17–21). İbrahim, Allah’ın İshak’ı diriltebileceğine inanmıştı, zira O “ölülere yaşam veren, var olmayanı buyruğuyla var eden Tanrı” idi (17. ayet; İbr 11:17–19 ile karş). Pavlus ayrıca kurtarıcı imanı şöyle tarif etmektedir “Tanrı’nın vaadini yerine getirecek güçte olduğuna tümüyle güvenmek” (Rom 4:21). Kısacası, vaatlerini tutan bir Allah’a güvenen ve itaatkâr olarak O’nun sözüne dayanan bir iman, kurtarıcı imandır. Bu eylemler, “yasa eylemleri” değil, “iman eylemleridir.” Ya da Yakup’un ifade ettiği gibi: “Görüyorsun, onun imanı eylemleriyle birlikte etkindi; imanı eylemleriyle tamamlandı” (2:22).
Birçokları iman ve eylemlerin önemini vurgular, fakat bu bile bir bakıma ikisini birbirinden ayırır. Gerçek iman, “sevgiyle etkisini gösteren imandır” (Gal 5:6). İyi işler, sadece imanın harici bir işareti değildir; onlar imanın destekçisidir. İbrahim’in tüm yaşamı yaratan Allah’a imanı, onu tek oğlu olan İshak’ı kurban edecek kadar itaat etmeye motive etmişti. Yakup’a göre bu iman itaatle mükemmelleşmiştir.
Kendi tecrübene göre eylemler (ya da onun eksikliği), imanını nasıl etkilemektedir?
Kasım 6Perşembe
Rahav’ın İmanı
“Aynı biçimde, ulakları konuk edip değişik bir yoldan geri gönderen fahişe Rahav da bu eylemiyle aklanmadı mı?” (Yak 2:25). Yeşu 2:1–21’i okuyun. Yine sadece imanla kurtuluş bağlamı içerisinde bu örneği nasıl anlamalıyız?
İbr 11:31’e göre, Eriha’nın sakinleri inanmıyorlardı. Modern çeviriler, onları “itaatsiz” olarak tarif eder. Eriha halkı, İsrail’in Midyanlılara ve Amorlulara karşı göze çarpan zaferlerini biliyorlardı, bu nedenle İsrail’in Tanrı’sının gücünden haberdarlardı. Baal–Peor’da İsraillilere karşı Allah’ın yargısı, Eriha halkına O’nun kutsallığını tanıttığı kadar putperestliğe ve ahlaksızlığa karşı nefretini de öğretti: “Eriha sakinleri bütün bu olayları biliyorlardı. Birçok kişi, Rahav gibi İsrail’in Rabbinin göklerin ve yerin Tanrısı olduğunu biliyor, ama buna teslim olmayı reddediyordu.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 1. Cilt, S. 275.
Rahav iffetsizliğinden ötürü değil, buna rağmen kurtuldu. O, gerçek Allah’a inandı ve bu iman üzerine davranarak, Yeşu’nun yolladığı casusları korudu. Bazı şartlar da mevcuttu: elçinin talimatına itaat ederek, penceresine Fısıh kurtuluşu anında İsraillilerin kapı sövelerine sürdükleri kanı anımsatan, kıpkırmızı bir şerit asmıştı (bkz. Çıkış 12:21–24). Mükemmellikten çok uzak olsa da, Rahav’ın yaşamı, imana kavuşmak isteyen ve sonuçlarıyla Allah’a güvenen herkese Allah’ın af gerçeğini gösteren bir örnektir.
Yak 2:26’yı okuyun. Bu ayet, iman ve eylemler arasındaki ilişkiyi nasıl özetliyor?
Yaşam soluğu olmaksızın bir bedenin sadece ceset olması gibi, eylemsiz bir iman da ölüdür. Ek olarak, gerçek iman olmaksızın, uygulamaya çalıştığımız her “itaat” de Allah’ın gözünde anlamsız olup, sadece “ölü işler”den ibarettir.
İmanla kurtulan bir fahişe mi? Eğer bu, imanla kurtuluşa tek örnek olsaydı, bundan hangi hatalı sonuçları çıkarabilirdik? Bununla birlikte, onun öyküsünden kendin için hangi umudu çıkarabilirsin?
Kasım 7Cuma
Ek Çalışma: “Benlik tamamen bir yana bırakılırsa, o zaman yeni ve zengin bir tecrübe sağlayabilirsin, çarmıhın dibine çöktüğünde kendi kusurlarını fark edebilirsin ve Mesih’in mükemmelliğine baktığında benliğin önemini yitirdiğini görürsün.
“Fark eden gözlere Mesih’in çekici hoşluğu görünecektir; o zaman O’nun kalıbı zihinlere ve kalplere dökülecek ve karakterde kendini belli edecektir. İlahi düşüncenin etkisi, kalbe işleyecek ve yaşamda açığa çıkacaktır. İhtiyaçlarınla İsa’ya gel, canlı bir imanla dua et, ilahi kudretin elini tut, iman et, sadece iman et, o zaman Allah’ın kurtarışını göreceksin. Öğrenmek istiyorsan, Allah sana öğretecektir; yönetilmek istiyorsan, O seni canlı suların kaynağına götürecektir.”—Ellen G. White, Testimonies to Southern Africa, S. 26.
Tartışma Soruları:
¤ Çabucak Yakup 2’yi oku. Burada, kurtuluşları için sadece Mesih’in doğruluğunun erdemlerine güvenenlere nasıl özlü bir mesaj vardır?
¤ Bazıları Yakup’un Pavlus’a hiç başvurmadan, iman ve eylemlerden bahsettiğini ve bizim onu kendi terimleri üzerinden yorumlamamız gerektiğini iddia eder. Bu tür bir düşüncede yanlış olan nedir? Özellikle bu durumda, diğer ayetlerin iman ve eylemler hakkında ne söylediğini göz önünde tutmak neden önemlidir? Aslında Protestan Reformasyonu hararetinde Katolik savunucuları, çoğunlukla Roma Kilisesi’ni savunmak için Protestanlara karşı Yakup’un kitabını öne sürmüşlerdir. Bu örnek, doktrinlerimizi, emrimizdeki tüm ayetlerin üzerine tesis etmenin önemini nasıl göstermektedir.
¤ Sık sık iman ve eylemlerin “denge” içinde olması gerektiği söylenir. Bu çalışmamız ışığında, bu ifadeyle hemfikir misin? Yanıtını diğer arkadaşlarınla tartış.
¤ Neden Yakup’ta (veya Yeni Ahit’in diğer yerlerinde) İsmail konusunda İbrahim’in zayıflığı veya Rahav’ın yalan söylemesine ilişkin hiçbir ima bulamıyoruz? Bu gerçek, bizlere Mesih’in doğruluğuyla örtünmenin ne anlama geldiği konusunda ne öğretiyor?
Güneşin Batışı: 16:54 (İstanbul)
Konu 7*Kasım 8–14
Dili Uslandırma
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler: Yak 3:1–12; Yasa 6:6, 7; Luka 9:51–56; Özd 16:27; Mat 7:16–18.
Hatırlama Metni: “Kendi sözlerinizle aklanacak, yine kendi sözlerinizle suçlu çıkarılacaksınız” (Mat 12:37).
S
özcükler muazzam bir güç içerir. “Yerinde söylenen söz” (Özd 25:11)—övgü, şiir, öyküler yaşamları büyük ölçüde şekillendirir. Söylediklerimiz günlerce hatta yıllar boyu kalır. Örneğin çocuklar sözleri bir sünger gibi çekerler. Bu yüzden, hangi dilde yetişirlerse yetişsinler, dinlemekle bir dili çok akıcı bir şekilde konuşabilirler. Ayrıca bundan dolayı kendileri hakkında duydukları mesajlar, gelecekteki başarılarına veya zayıflıklarına etki edebilir. İyi olsun kötü olsun, ebeveynlerin iletişim tarzı, çocuklarına da kopyalanır ve gelişir.
Yazılı söz de güçlüdür, hem de daha kalıcıdır. En güçlüsü ise Allah’ın Söz’üdür. Şunu düşünün: “Sözün adımlarım için çıra, yolum için ışıktır.” (Mez 119:105); ve “Aklımdan çıkarmam sözünü, Sana karşı günah işlememek için” (Mez 119:11). İsa öğrencilerinin dikkatini geçici bereketlerden, çok daha canlı bir şeye çekmişti: “Sizlere söylediğim sözler ruhtur, yaşamdır” (Yu 6:63).
Sözler yatıştırır ve güvence verir ya da zehirler ve bozar. Geriye almak istediğin ne çok sözler söyledin?
Bu hafta da göreceğimiz gibi Yakup’un da sözler hakkında söyleyeceği önemli sözler vardır.
*15 Kasım Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
Yayınlanan Kİtaplarımız
Hakikat%20YoluELLEN G. WHITE SERİSİ
HAKİKAT YOLU VE HAYATIMIZ
Orijinal Adı: Steps to Christ
Çağımızın bilim ve teknik alanında kaydettiği olağanüstü gelişmeler, maddi gereksinimlerimizin karşılanmasını bir dereceye kadar kolaylaştırmıştır diyebiliriz. Fakat maddi gereksinmelerimizin yanı sıra bir de ruhumuzun gereksinimleri vardır. Dileğimiz, çağımızın kaydettiği ilerlemeler yanında bunların da gelişmesi ve insan ruhundaki boşluğun daha asil duygularla dolabilmesidir.
Bu yapıt, ruhsal yaşantımızın bu gereksinimini karşılamaya yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Yüz yirmiden fazla dile çevrilmiş olan kitap, yazarın Türkçe olarak yayınlanmış ilk kitabıdır.
Sevgi-Öğretmeni-coverpage
ELLEN G. WHITE SERİSİ
SEVGİ ÖĞRETMENİ (1. ve 2. CİLT)
ELLEN G. WHITE
Orijinal Adı: The Desire of Ages
Tanrısal konularda son derece derin bir bilgiye sahip olan yazar Ellen G. White, bu kitapta İsa’nın yaşamındaki harikulade öğretileri ve önemli olayları tarih sırasına göre anlatırken, O’nun yaşamının farklı güzelliklerini ve ilahî hazinenin değerli gerçeklerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir.
Bu kitap, okuyucuyu gökyüzünün kutsal hazinesiyle ilgili olarak onun hayal bile edemeyeceği kadar iyi bilgilendirmektedir.
ELLEN G. WHITE SERİSİ
SEVGİNİN ZAFERİ
ELLEN G. WHITE
Orijinal Adı: The Great Hope
Kitap, Büyük Mücadele’nin son 10 bölümünü ele almaktadır. Uğrunda savaştıkları şey için çok önemli olan iki tarafın, iyinin ve kötünün arasında geçen evrensel savaşın nasıl başladığından ve nasıl sonlandırılacağından bahsetmektedir. Güzel olduğu kadar şok edici bir yolculuğa çıkmaya hazırlanın. Okuduktan sonra artık aynı kişi olmayacaksınız.
Yayınlanan Kİtaplarımız
Büyük-MücadeleELLEN G. WHITE SERİSİ
BÜYÜK MÜCADELE
Orijinal Adı: The Great Controversy
Eğer evrende anlam ve adalet varsa, masumlar neden suçlularla birlikte acı çekiyor? Ölümden sonra yaşam var mı? Gerçek nedir?
Bu kitap yanıtları vermektedir; ve yanıtları güvence içermektedir. Yaşamın anlamı vardır! Evrende yalnız başımıza değiliz. Bizimle ilgilenen birisi var! Birisi gerçekten de insanlık tarihiyle ilgilenmiş, hatta insanlığa bizzat katılmış, O’na ulaşabilmemizi, O’nun da bize ulaşabilmesini olanaklı kılmıştır. Güçlü eli bu gezegeni tutan ve yakında esenliğe kavuşturacak olan birisi vardır.
Bu kitabın sayfalarını çeviren hiç kimse, kitabın sadece şans eseri mi eline geçtiğini sormadan bırakmayacaktır.
Geçmişten-Sonsuzluğa-1ELLEN G. WHITE SERİSİ
GEÇMİŞTEN SONSUZLUĞA 1. CİLT
Orijinal adı: Patriarchs & Prophets
Nereden geldik? Uluslar arası gerilimler uygarlığı neden yıkımla tehdit ediyor? Suç oranı neden yükseliyor? Ahlâksal standartlar neden geriliyor? Tanrı bütün bunlara kayıtsız mı kalıyor? Sorunları çözmemize yardımcı olacak herhangi bir şey yapıyor mu?
Beş kitaplık bir serinin ilki olan bu kitap, sıraladığımız bu soruları yanıtlamaktadır. Dünyamızın nasıl oluştuğuna, insanlığın nasıl başladığına ışık tutmaktadır. Binlerce yıl önce göklerde başlayan trajik isyan anlatılmakta, Tanrı ve Şeytan arasında gelişerek yeryüzünün bütün sakinlerini etkisi altına alan mücadele ortaya konulmaktadır.
Yazar dünyamızda var olan doğruyla yanlış, gerçekle yanılgı arasındaki savaşı tanımlamaktadır.
Geçmişten-Sonsuzluğa-2ELLEN G. WHITE SERİSİ
GEÇMİŞTEN SONSUZLUĞA (2. CİLT)
ELLEN G. WHITE
Orijinal Adı: Prophets & Kings
Peygamberlerin öyküsü, 1. ciltte kaldığı yerden devam ediyor. Davut’un oğlu Süleyman, İsrail Krallığına tarihinin en zengin ve en görkemli dönemini yaşattı. Bu ciltte, Tanrı’nın seçtiği halkın O’nun isteğini yapmaktan nasıl adım adım uzaklaştığını görüyoruz. Yaptıkları seçimin sonuçlarına acı ve ıstırap içinde nasıl katlandıklarını, sonunda Tanrı tarafından nasıl dışlandıklarını okuyoruz. Yaşamımızda lanet ve belalar yerine bereketlere kavuşmak için sakınmamız gereken hataları bize öğreten bir kitap...
Yayınlanan Kİtaplarımız
Batıl-İnançlarBATIL İNANÇLAR – Kapılma ve Kurtulma
Yazar: Kurt Hasel
Orijinal Adı: Der Zauber des Aberglaubens
İster Avrupa’dan alınmış olsun –bu kitapta bolca örneği olduğu gibi– ister Çin’de karşımıza kemik biçiminde, isterse Türkiye’deki gibi nazar biçiminde çıkmış olsun, batıl inançlar her devir ve kültürde olagelmiştir.
Çünkü insanlar nerede olurlarsa olsunlar, üç temel soruya yanıt arayıp durdular.
- Geleceği nasıl bilebilirim?
- Nasıl mutlu olabilirim, olumsuz etkilerden nasıl korunabilirim?
- Ölümden sonra ne olacak, ölülerle nasıl iletişim kurabilirim?
BİNLERCESİ KIRILACAK
Yazar: Susi Hasel Mundy
Orijinal Adı: A Thousand Shall Fall
Hitler Almanya’sında inançlarını sürdürmeye cüret eden bir asker ve ailesinin nefes kesen öyküsü.
YETENEKLİ ELLER
Yazar: Carson / Murphey
Orijinal Adı: Gifted Hands
Aynı zamanda filmi de yapılmış olup, en çok satan kitaplar listesinde yıllardır milyonlarca adet satan bu kitapta ölmekte olan çocuklara ikinci bir şans veren olağanüstü bir cerrahın öyküsü anlatılmaktadır. Dr. Ben Carson, beyin cerrahisindeki umut olmayan yere umut getiren yeniliklerle tüm dünyada tanınmaktadır.